65 | Queen babaanne geri geldi 👵🗡😻

Start from the beginning
                                    

Omuz silktiğimde bakışları Burak'a döndü. Burak "İyiyiz." dediğinde Sude'nin bakışları dağılırken nazikçe gülümseyip bir yana oturdu.

"Durumu iyiye gidiyor."

Ellerime odaklanan gözlerim sanki avuçlarımda olmayan kanları görüyordu, daha önce aldığım canlara ait kanlar. "Yanına gidebilir miyim?"

"Durumu iyiye gidiyor demek, uyandı demek olmuyor Kuzey." Sude gülümsesede kendimi gülmek için zorlamadım.

Gözlerim yavaş yavaş bitmekte olan seruma takıldı, damla damla, yavaş yavaş akıyor, kanıma karışıyordu. Kirli, iğrenç kanıma.

Serum sonunda bittiğinde bir mırıltı çıkararak kolumdan söküp attım, hiçbir şey demeden odadan çıkıp hastane koridorunda ona doğru yöneldim. Kokusu sanki beni ona çekiyor, varlığı attığım adımlarımı yönlendiriyordu.

Ne ara ve nasıl geldiğimi bilmediğim odasının kapısını güçlükle araladım. Uyumaya devam ediyordu, kalp atışları normale dönmüştü. Kapıyı kapatarak sırtımı soğuk duvara yasladım, tam karşısındaydım. Ona baktım. Kumral saçlarına, kahverengi uzun kirpiklerine, kapalı gözlerine, kızarmış burun ucuna, pembe yanaklarına, büzüşmüş dudaklarına uzunca baktım.

Onu bu hâle sen getirdin.

Hayatını mahvettin.

Yutkundum, dudaklarında sanki silik bir gülümseme belirirken aniden yok oldu. Bir mırıltı duyduğumda yerimde dikleşerek ona baktım, kedi mırlaması gibi ince bir sesti. Benden geliyor olamazdı. Kocaman gözlerle ona baktım, büyük adımlarım odayı yararken sıkıca ellerini tutup üzerine eğildim, gözlerim dudaklarındaydı. Birbirine sıkıca bastırdığı dudakları hafif aralanırken verdiği nefesi ben, içime çektim. Gülümsedim.

Ellerini tutan ellerimde bir hareketlilik hissedince bir mırıltı daha duydum, homurtuluydu. Uyanıyordu!

"Güzelim..." diye fısıldadım dudaklarına doğru. Kirpiklerini yavaşça kırpıştırdığında ona hayran hayran bakmaya devam ettim, ne için buraya geldiğim tamamen aklımdan çıkıp gitmişti bile.

"Savcı Hanım..." uzata uzata gülümsedim. Mırıltısı artarken kaşları çatıldı. Gülümsemem gözlerime ulaşırken yeni hatırlamış gibi hareketlenerek hemşireleri çağırdıktan sonra yeniden sıkıca Eylül'ün ellerini tuttum.

"Kendine geliyor."

"Yanında kalabilir miyim?" dedim Eylül'e bakmaya devam ederken.

"Tabi ama çok kalmayın." hemşire yeniden odadan çıktıktan sonra Eylül'ün gözleri tamamiyle açıldı. Çatık kaşlarıyla tepesindeki ışığa bakarken odağına geçerek beni görmesini sağladım. Sert bakışları dağılıp yoğunlaşırken gülümsedi.

"Günaydın." derken sesi kısık ama neşeliydi. Gülümsedim, gözlerimden bir damla yaş aktığında kıkırdamayla karışık öksürdü.

"Günaydın, birtanem."

"Bir daha desene, bayadır uyuyordum da," kesik bir öksürükten sonra sırıttı. "duyamadım."

Eğilip alnından usulca öptüğümde ikimiz de gülümsedik. "Aklım çıktı."

"Zaten yerinde olduğu söylenemezdi."

"Eylül!" dedim yalandan kaşlarımı çatarak.

Kıkırdadı. "Neee? Benim yanımda çocuk gibisin. Aklını başından uçurduğumu inkar edemezsin?"

Bakışlarım yanlışlıkla karnına kayınca yüzüm düştü. Yanlış anlayan Eylül elini kaldırmaya çalışsada başaramayıp "Hişt." diye bana seslendi. "Çocuk gibi olmanı seviyorum, alınmadın değil mi?" dudaklarını birbirine bastırdığında burukça gülümsedim.

Mafya'ya Çattık  "Tamamlandı"Where stories live. Discover now