"Umut!"

"Tamam, kalktım!" Yorganı ayaklarıyla yatağın diğer ucuna iterken annesine onunki kadar yüksek sesle karşılık vermişti. Ama bu sorun olmuyordu onlar için. Annesi, Umut sesini yükselttiği için pek bir şey demiyordu.

Uyumadan önce gevşekçe ördüğü siyah saçlarının parça parça çıktığını fark etti, ayaklarını yataktan aşağı sarkıtırken...

"Hani bugün farklı bir gün olacaktı? Daha başından aynı her şey." diye homurdanmasının ardından, beliğinden çıkan tutamları kulağının arkasına sıkıştırarak ayaklandı.

Annesinin uyandığından emin olması için kapıyı gürültüyle açtı ve aynı işlemi elini yüzünü yıkamak için girdiği banyonun kapısına da uyguladı. Her on saniyeye bir uyanması için duvara vurulmasına, adının seslenilmesine gıcık oluyordu. Bu yüzden hemen her sabah gergin başlıyordu güne. Böyle bir başlangıç yapıp rüyalar âlemindeymişçesine mutlu sonlandıramazdı günü değil mi? Nasıl başlarsa öyle gidiyordu yirmi dört saati.

Banyoda işi bitince uyuşukluk içinde mutfağa doğru sürüdü ayaklarını.

"Günaydın."

"Günaydın bebeğim." Annesiyle ne kadar sık tartışırlarsa tartışsınlar ya da birbirlerine ne kadar çok kızarlarsa kızsınlar atışmaları bittiği an, ortamdaki gerginlik de duman olup gidiyordu. İkisinin siniri de anlıktı. Bu yüzden çok kırmışlıkları vardı birbirlerini ama kötü anıları hafızalarından silmekte ustaydılar. En azından Umut öyleydi.

"Al bakalım, kahven..." annesi siyah kupa içindeki dumanı tüten kahveyi Umut'un önüne bırakır bırakmaz, kızı kahveyi alıp ayaklandı.

"Teşekkürler, odamda içerim."

"Tamam, hazırlan. Geç kalma." Sırtı ona dönük annesi görebilecekmiş gibi başını salladı Umut ve çıktı mutfaktan. Sabahları uyanır uyanmaz kahvaltı yapamıyordu. Bir kahve içiyor, ardından hazırlanıp okula gidiyordu. İlk ya da ikinci tenefüs kantinden atıştıracak bir şeyler alıyordu mutlaka.

Odasına girip kapıyı uyandığı ana göre daha yavaş bir şekilde kapattı. Yerdeki kitap, defter ve kıyafet yığınına takılmamak için gösterdiği kısa süreli çabanın ardından kahvesinden dilinin yanmasına neden olacak kadar büyük bir yudum alarak, bardağı başarıyla masaya koydu.

"Her şey aynı." dikildiği yerden odasına baktı. Okuldan geldiği gibi attığı çantası hâlâ aynı yerdeydi. Gelir gelmez çıkarttığı okul pantolonu kılını bile kıpırdatmamıştı. Şarjı bittiği için pilini doldurmak yerine yere, yatağın yanına bıraktığı bilgisayarı da ölmüştü sanırım. Aynı oda, aynı düzensizlik, aynı başlangıçla nasıl farklı bir gün yaşayabilirdi ki?

Kahvesinden bir yudum daha aldıktan sonra kupasını aldığı yere bıraktı ve çabucak yerdeki kıyafet yığınını kucakladı. Kolları arasındaki kumaşları yatağa bıraktıktan sonra hızlıca katlamaya başladı hepsini. Annesi katladığından kusursuz görünüyordu tüm kazak ve pantolonları ama Umut annesi kadar başarılı değildi hiçbir işte. Özellikle ev işlerinde... Kıyafetlerle işi bitince dört bir yana dağılmış kitap ve defterlerini masanın üzerine üst üste dizmek için harekete geçti. Son kitabı da halının üstünden kaldırınca günlerdir aradığı, spidermanli mavi-beyaz bilekliğini bulmak ağzının şaşkınca açılmasına neden oldu. Hemen bileğine geçirdi elindekini. İşte buna sevinmişti! Tam da kaybettiğine inandırıyordu kendini.

"Fena bir başlangıç değil." dedi taktığı, en sevdiği bilekliği düzeltirken.

Elindeki kitapları da diğerlerinin yanına bırakınca... İşte! Bitmişti. Bu sefer memnuniyetle odasına göz gezdirdi.

METAMORFOZWhere stories live. Discover now