"Kahve severim."

4 1 0
                                    

Günümüz 12 haziran
İçkileri getirmişti, uzaktan bakınca sert olduğu ne kadar belli olmasada, içtiğimde boğazım yanmıştı. "Mhm...baya sertmiş.." diyerek yüzümü hafifçe ekşittim. Kıkırdadı ve "Hani çabuk sarhoş olmayanlardandın?" diyerek alay etti. "Belki de yanılmışımdır." dedim ve sırıttım.

İçtim, içtim, ve tekrar içtim. O kadar çok içmişim ki, Haera'nın beni 8 kere aradığımı görmemişim. İçimden "Siktir." diye geçirdim. İşi unutmuştum. Sarhoşmuş gibi davranarak, çocuğa daha da yaklaştım. "İsmin neydi senin, yakışıklı?" dedim. Oda hafiften sıyırmıştı kafayı, bana doğru döndü. Yüzü çok yakındı, cildime çarpan sıcak nefesini hissedebiliyordum. "Kay, adım." dedi. "Ne hoş bir isim, benim ismim Eden (Türkçe de Aden) Memnun oldum." dedim. İşi bitirmem gerekiyordu ama nasıl? Uzun zamandır bu tür işlere girmemiştim. Hatta yıllardır. "Kay, gerçekten çok hoşsun..seni çok beğendim. Neden birbirimizi daha yakından tanımıyoruz?" diye fısıldayarak kulağına yaklaştım. Erkeklerin hassas noktasının bu olduğunu duymuştum. Ve doğruymuş sanırım, Kay hafifçe seğirdi ve kendisine gelmeye çalıştı. "Ne?" diyerek şaşırdı, fakat sonradan kendini toparladı. "Açıkçası...bende seni yakından tanımak istiyorum" dedi. Sesi kısıktı. "O zaman benimle gel." dedim ve elinden tutarak onu kaldırdım. emin adımlarla kulübü terk ettik ve en yakın otele gitmek için taksi bulduk. Yol sırasında Kay'in kendisini tutamadığını fark ettim, belime ya da bacağıma dokunmaya çalışıyor, terslerim diye korkup yapamıyordu. Otele geldiğimizde "Sen odayı hallediverirsin. Ben bir yere uğrayacağım." dedim ve yanağına öpücük kondurdum. En yakın eczaneye giderek bulduğum tüm prezervatifleri aldım.

Otele gittim ve odayı buldum. İçeri girdiğimde Kay yatakta oturuyor başını sıvazlıyordu. Kafası yerinde değil gibiydi. Yanına oturdum.

"Eğer sonradan pişman olacaksan, yapma." dedim. Bana bakmadı, uzun uzun yere baktı ve düşündü. "Hayır, olmayacağım." dedi. Tekrar emin olmak ister gibi çenesini tutup yüzünü bana çevirdim. "Gerçekten, pişman olmayacağım. Ve bundan eminim." Dedi. "Sonradan pişman olursan, geri iade yapamayacağız maalesef." diyerek kıkırdadım. Sırıttı.

Başının arkasını tuttum, yavaşça kendime doğru yaklaştırdım ve öpüşmeye başladık. Hem de deliler gibi. Vay anasını be. Uzun zaman sonra tekrar bunu yapmak fena azdırıyormuş adamı. Ellerini belime koydu ve sanki bir tüymüşüm gibi beni kaldırıp kucağına koydu. Ona dönüktüm ve bacaklarım onun belini sarmıştı. Dudaklarımı sömürdüğü yetmemiş gibi, bu seferde boynuma gömüldü. Anın verdiği zevkle fark etmedim fakat çok sert bir şekilde boynumu emiyordu. "İz bırakacaksın." dedim hafifçe sırtına vurarak. "Birşey olmaz, zaten muhtemelen bu geceden sonra iki yabancı olacağız." dedi ve boynumu kemirmeye devam etti. Amın oğlu, madem iki yabancı olacağız, ne diye aya bayrak diken astronotlar gibi boynumda iz bırakıyorsun?

Elleri kıyafetlerimin içinde gezmeye ve vücudumu keşfetmeye başladı. Odada sadece onun boynumu emerkenki çıkardığı sesler ve hazzın verdiği tatlı kısık inlemelerim vardı.  "Artık sabredemiyorum. Beni deli ediyorsun." dedi ve bir baktım ki üstüm ayaklanıp gitmiş gibi çıkarılmış, yerde duruyordu. diğer kıyafetlerimide çıkardım. O sırada da Kay kendi üstünü çıkartıyordu. Tam "Kusura bakma ama, p*nisinin boyutunu tanrının sesi yoluyla öğrenemediğim için tüm prezervatifleri aldım." deyip ona prezervatifleri uzatmak için arkamı dönmüştüm ki...ne göreyim. Adamın 3. bacağı var amınakoyayım.

Taş kesildim, bunu gören Kay alayla kıkırdadı. "Ne o? Tanrıyı mı gördün?" dedi.

Keşke tanrıyı görseydim.

Ertesi sabah
Ne ara bayıldığımı anlamamıştım. Tek hatırladığm şey bu piçin merhamet nedir bilmemesiydi. Uyandığımda Kay hâlâ uyuyordu. Bende uyandırmamak için hızlıca giyindim, kısa bir not bıraktım ve otelden ayrıldım. Toplantıya da gidememiştim. Bu yüzden ayriyeten gidip Dustin'le görüşmem gerekiyordu.

Dustin'in yerine gittim ve Dustin'in odasına çıktım. Kapıyı tıklattım ve "Dustin, müsait misin?" diye sordum. "Gir" dediğinde de içeri girdim. "Şey...Selam Dust. Nasıl gidiyor?"  diye sordum. Kafasını hemen kağıtlardan kaldırdı ve yüzüme baktı. Ne kadar psişiklerin başı olsa da, henüz 29 yaşındaydı. "Genç, bilge ve yatakta iyi adam." ünvanına sahipti. "Bana öyle bakma." dedim ve gözlerimi devirdim. "Gene hangi cehennemdeyin, Eden?" diye agresifçe sordu. "Tanrıyla hasbihal yapıyorduk." diyerek dalga geçtim. "Dalga geçmeye devam et. Yakında psişiklerin arasından atılacaksın." dedi. Gözlerim açıldı. İşte o an işin ciddiyetini anladım. "Neden? Toplantıya gelmediğim için mi? Ya da o sürtük Agnes gibi milletin altına yatmak için toplantılara gelmeyip senin gözden olmadığım için mi?" diye sordum. Sinirlenmiştim, gözüm dönmüştü resmen. Sakinleşince dediklerimin farkına vardım. Yavaşça geri adım attım Dustin kapıyı kapatarak gitmemi engelledi. "Ne demeye çalışıyorsun?" dedi. Sessiz kaldım ve yere bakmaya başladım. Dustin bana bakmaya devam ediyordu. İçimden "Siktir Eden. Ne kadar malsın." diye geçirdim. Çünkü boynumdaki izi kapatmayı unutmuştum. ve Dustin'de tam olarak boynuma bakıyordu. "Seninde ondan pek farkın yokmuş." dedi. Aşırı sinirlenmiştim. "Cehennemim dibine git, Dustin." dedim ve Dustin'i ittirdim.

Bir kaç saat sonra
Dışarıda öylesine geziyordum, yorulmuştum. Bi sokağın arasına girip cigara patlatayım dedim. Sigarayı yakıp ağzıma götürdüğüm an biri bağırmaya başladı. Bir kavga mıydı?

Oh...hayır. Bu bir kavga değil...

2.Bölüm Sonu

psiDove le storie prendono vita. Scoprilo ora