5- "Aa! TÖVBE!"

34 5 48
                                    

Sıcak ve büyük elleri kulaklarımı ve yanaklarımı ısıtıyordu. Kulaklarımda kalp atışımı duyuyordum ve bu hiç de normal bir kalp atışı değildi, inanın.

Ellerini kulaklarımdan çektiğinde hiçbir şey söylemeden arabayı çalıştırdı. "Ayakkabılarını çıkar."

Sadece bakıp kalmıştım. Ne yani? İskender cidden yakışıklı mıydı?

"Ayakların su içinde, ayakkabılarını çıkarır mısın artık?"

Sessizce dediğini yaparken arada kaçamak bakışlar atıyordum. Yani... Ben aşık olduğunu anlayamayacak kadar salak bir insan değildim. Az önceki kalp atışı da pek hayra alamet değildi zaten. Bak, canım sıkıldı şimdi.

"Evin çok uzakta mı?" Dedim hafif hafif titrerken.

"İstanbulda bir yerden bir yere giderken en kısa mesafeyi kaç saatte gidiyorsun?" Dedi sakince. "Yağmur, trafik, bir de İstanbul."

Sakince üzerimdeki ıslak montu çıkartıp arka koltuğa attım, dizlerimi kendime çekerken titrememin geçmesi için dua ediyordum. Klimayı benim için sonuna kadar açmıştı. Alnındaki küçük ter damlacıkları beni rahatsız ediyordu ve onun için üzülüyordum ama bir yandan da beni bu kadar düşünmesi hoşuma gitmişti.

Hoşuma mı gitmişti? İskender? Benim? Hoşuma? Gitmiş miydi? Ne oluyoruz? Tövbe!!

"Biraz uyumaya çalış, klimayı sen ısınana kadar kapatmam korkma," dedi sırıtarak.

"Araba senin, kapat istersen," derken içimdeki Balahun'la tartışıyordum. Ciddi ciddi bu çocuk benim hoşuma mı gitmişti az önce? Aa? Tövbe!

Bir mavi şimşek ile dizimi bir anda kendime biraz daha çekmemle çeneme vurmuştum. Ellerim kulaklarımda, kaşlarım çatık bir şekilde gök gürültüsünün geçmesini beklerken uyuşan çenemi düşünmemeye çalıştım.

"Bakayım," bir anda çekeneme dokunan iki parmakla 'bismillah ne oluyor' dedim içimden.

"Morarır bu," dedi kaşları hafif çatık olsa da gülümsüyordu.

"Ne oldu?" Dedim kendimi toparlayarak. "Hoşuna gitti bakıyorum?"

Kahkaha attığında yerimde hafifçe hopladım. Öyle tatlı bir kahkahaydı ki... 'KIZ BİSMİLLAH NE OLUYOR BANA?'

Başımı iki yana salladım, ıslak saçlarımı düzelttim, çorabı ıslanmış ayaklarımı klimanın ağzına soktum resmen. "Ayaklarım kokmuyor," dedim iğrenerek baktığında. Biraz alınmıştım.

"Valla kokmuyor," dedim gülerek.

"İnanmıyorum ama alırışırım kokuya," dedikten sonra gülerek yola döndü. Sıcaklık içimi kaplarken trafiğe gitti gözlerim. Önümde uzanan bir sürü kırmızı far lambası ve kulağıma dolan korna sesleri arasında başımı emniyet kemerinin tokasının hemen aşağısına yasladım. Zaten boyum da kısaydı, küçük koltuğa sığışmam zor olmadı.

Bir anda koltukta yatar pozisyona geçtiğimde ödüm kopmuştu. "Ne yapıyorsun? Aklımı aldın!" Dedim hafif sesimi yükseltirken.

Kıkırdayarak yola döndü ve ardından üzerindeki montu çıkarıp üzerime örttü. "Uyu biraz, eve gidince uyandırırım," dedi, başka bir şey demeden yola döndü. Trafik hızlı akmıyordu ama İskender yoldan gözünü saniye ayırmıyordu. "Arabayı sürdüğünü mü hayal ediyorsun?" Dedim hafif uykulu çıkmasına engel olamadığım sesimle. Sıcak çok iyi gelmiş beni pelteye çevirmişti.

"Arabaların farları dikkatimi dağıtıyor," derken sesi oldukça ciddi çıkıyordu.

Gözlerimi kapatıp montunun altında tortop oldum.

BİRBİRİMİZİN FARKLI YÜZLERİYİZOnde histórias criam vida. Descubra agora