☆.𓋼𓍊 19 𓍊𓋼𓍊.☆

Start from the beginning
                                    

"Ne oluyor?"

Jeong In bir öksürük sesi çıkararak, "Ehm, konuşmamız lazım."

Azul onu baştan aşağı süzdü, "Bu şekilde mi?"

"Hm?"

"İnsene masamdan!" bu ani yükselme ile Jeong In irkilerek masadan indi hemen. Azul sinirle gözlerini devirip sandalyesini geri iterek ayağa kalktı, ikisi şimdi karşı karşıya duruyorlardı.

"Ne istiyorsun Yang Jeong In? Görmüyor musun, işim gücüm var!"

Jeong In onun yüksek volümlü sesinden tırssa da gıcık olan tarafı ağır basıyordu, "HAH!" diye alaycı bir nida çıktı dudaklarından, "Gören de dünyanı kurtarıyor sanacak! Alt tarafı bir asistansın, abartma istersen."

Azul Chan işte şimdi geçekten öfkelenmişti, "Ne dedin sen? Alt tarafı bir asistan mı?" eyvah... "YA! ÖLMEK Mİ İSTİYORSUN?!"

Etraftakiler onlara bakmaya başladı ama hiçbiri şaşkın veya meraklı değildi çünkü bu ikisinin kavgalarına alışmışlardı, artık bağışıklık kazanmışlardı JeongZul savaşlarına karşı.

"Ne hakla beni küçümsüyorsun sen ya? Asistan olmak basit bir şey mi sanıyorsun? Sen grafikersin diye benden üstün müsün yani? Jungkook oppanın bütün programını, iş düzenine göre ayarlamak ne kadar zor haberin var mı senin-"

"Yeter!" elini Azul'un ağzına kapatırken diğer eliyle de kolunu tuttu, "Bunun bir sonu gelecek mi artık?"

Azul, ağzı kapatılmasına rağmen sinirli bir şeyler mırıldanınca Jeong In gülüşünü tutamadı.

"Ağzın kapalıyken bile gevezesin... Elimi çekiyorum, bağırmak yok, tamam mı?"

Azul kafasını salladı. Jeong In elini çekince derin bir nefes almıştı. Kolunu da kurtarıp bir adım geri gitti, "Ne var, ne istiyorsun?"

"Aryeol'un seninle kaldığını duydum. Felix onunla konuşmak istiyor, ben de evinin adresini isteyecektim. Konu nasıl buralara kadar geldi ben de anlamadım fakat deminki laflarım için kusura bakma. Senden günahım kadar haz etmiyorum ama bu işini küçümsediğim anlamına gelmez."

Azul alayla güldü, "Duygularımızın karşılıklı olması ne kadar güzel ya... Felix neden kendisi gelip istemiyor adresimi?"

"Anna Hanım'dan izin almaya gitti. Ah geliyor işte." yanlarına gelen Felix'i işaret etti. Felix ikisinin yanına varınca bir oh çekti, "Halletim. Siz n'aptınız?"

Jeong In, Azul'a döndü, "Cevap bekliyorum ben de."

Azul ona dik dik bakarak Felix'e döndü, "Hodong, Pyeongchang mahallesinden girer girmez pembe binalardan oluşan bir site çıkacak karşına, A blokta zemin katta oturuyorum. Arabayla gidersen buradan on beş dakika falan sürer."

Felix, Azul'un omuzlarını sıktı.
"Birtanesin sen! Ben kaçtım, sonra görüşürüz." hızla yanlarından ayrıldı.

Azul arkasından gülerek Jeong In'e döndü, "Aryeol'den bu kadar hoşlanıyor muydu gerçekten?"

Jeong In hafif bir tebessümle iç çekti, "Daha da fazlası." dediğinde Azul'un kaşları çatıldı, "Nasıl yani?"

"Aşık olmuş."

"Ne?! Gerçekten mi? AYY ÇOK İYİ!" Azul sevinç çığlıkları atarken Jeong In, Felix'in arkasından bakmayı kesip ona döndü ve garipseyen bakışlarını yolladı, "Aigoo..." umutsuzca başını iki yana sallayarak oradan uzaklaştı. Azul ise onun arkasından dil çıkarmıştı. Şu an Jeong In'i kafaya takacak durumda değildi, arkadaşı için mutluluk patlaması yaşıyordu.

Next Step | Kim SeungminWhere stories live. Discover now