Yeni Bölüm

1 2 0
                                    

Güneş semadaki tahtına çıkıyor gecenin hükmü kemale eriyordu. Ferdi nin evinde koşuşturma başlamıştı. Anneleri sabah ezanıyla çay demlemişti çoktan. Kahvaltılık bir kaç şey masaya hazırlamış, üç oğlunun sabah uykusuyla savaşıyordu. Bir o odaya girip sesleniyor, bir o odaya. Evlatlarının o tatlı uykusunu bölmek bir annenenin en son isteyeceği şey de olsa bunu yapmalıydı. Daha şuncacıkken geceleri uyumarı için büyüdüklerinde ise sabah uyanmaları için kendi uykularından fedakarlık ederler anneler. Annelik dünyadaki en kutsal makamdır her anne buna ulaşamasada. Ferdi nin annesi bu makama ulaşmış bir anneydi. Kız çocuklarının okutulmadığı, on altı on yedili yaşlarda evlendirildiği dönemin kurbanlarındandı.  Belki hiç hayal kuramamıştı. Okula gidememişti. Oyuncak bebekleri rüyalarında görürdü belki. Sevdaların en saf halinin yaşandığı dönemlerde hayatın tüm güzellikleri kursağında bıraktığı çocuklardandı. Hayatın ve sistemin dayattığı köleci zihniyete rağmen yaşamaya daha ufacıkken başlamış ve daha çocukken evlendirilince çilesi daha da büyümüştü. Evlendiği kocası; daha neyin ne olduğunu anlamadan, orta okuldan sonra bir işe verilmiş, on sekiz yaşına bastığında hemen evlendirilmiş biriydi. Bir bakıma iki tarafında geleceği ve hayalleri çalınmıstı. Ferdi nin babası evliliği yürütememiş, alkole, şiddete başlamış, çoluğunu çocuğunu karısını umursamaz bir hayat sürerken ani bir ölümle Ferdi nin annesi Rabia nın çilesi bir nebzede olsa azalmış ta olsa bambaşka bir savaşın ortasında bulmuştu kendisini. Dul  kadınlara yamyamca bir yaklaşım sergilen bir toplumda yaşıyor olsalar dahi bir dişi aslan neticede aslandı. Babaları öldüğünde çocukların ayağı yere basan, meslek sahibi, anne şefkatiyle büyümüş yetişmiş aklı selim insanlardı. Her çocuğunun yüreğinde Allah korkusu ilkeydi. Böyle olmalarını annelerine borçluydular ve bunun bilincinde yaşıyorlardı. Hani bir laf vardır ya " Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" diye aslında doğrusu " Her başarılı erkeğin arkasında koca yürekli bir anne vardır" . İşte bu lafa birebir uyuyordu Rabia Hanım. Senelerin verdiği savaş yorgunluğu vücudunu bükse bile, umutsuz anlarda yüregine güneş asıveren yeşil gözleri vardı. Orta boydan biraz kısa, çalışkan, mücadeleci, yılmayan, pes etmeyen tam bir Anadolu Kadınıydı. Üç odalı evlerini ve başındaki üç erkeği çekip çeviren, hayata dair  üç evladının umudunu kendi umudu sayan bir anneydi.
Annelik böyledir işte. Bakın etrafınıza. Kimisi eşinden şiddet görür, evine bakmayan kocasının yerini doldurmaya çalışır kimiside hayırsız evladının çilesini çeker. Namussuz bir adamın bıçak darbesiyle evladının gözleri önünde sadece " ÖLMEK İSTEMİYORUM" diye haykırır. Uyuşturucu bağımlısı oğlundan dayak yer " ALLAH IM SEN AFFET" der sadece. Her anne yeri gelince baba olur ama hiç baba bir annenin yerini tutamıyor işte.

Kardelen içinde yeni gün Ferdi den önce başlamıştı. Çocuklarına düşkün anne babanın iki kızından biriydi. Baba konusunda Ferdi' den ve çoğu mahsun çocuktan daha şanslıydı. Kızları ve hanımı için titreyen, çalışan, çabalayan derin ve soğuk okyanuslar gibi görünen lakin derinlerinde sımsıcak evlat sevgisiyle dolu bir babaydı. Anneleri ise kızlarına düşkün, temizliğe hastalık derecesinde önem veren dolayısıyla kızlarınıda disiplinli ve tertipli yetiştirmiş, ne kadar disiplinli görünse de kızlarına kıyamayan koca yürekli bir kadındı. Uzaktan bakıldığında evde anne veya babanın sözü geçer gibi görünsede asıl söz evlatlarındı. Çünkü tüm çabalar gayretler evlatlar için değil miydi?

Hazırlandıktan bir kaç lokma ağzına tıkıştırıp kapıya doğru hızlı adımlarla gidiyordu Kardelen. Annesi peşi sıra uğurlamaya koşuyordu. Hızlı adımlarla yürümesinin sebebi annesinin o kısacık mesafeye onlarca nasihatler sıkıştırmasıydı.
_ Hadi kızım Allah kolaylık versin. Sağına soluna dikkat et. Otururken kalkarken sağına soluna dikkat et. Kendini aç bırakma, yemeğini güzelce ye. İşten çıkınca hemen eve gel. Minibüste kendini koru....
Oturma odasından kapıya kadar bir annenin gün boyu evladına olan tüm endişelerini öğrenebiliriz. Kardelen de her kız çocuğu gibi " Tamam anne. Olur anne. Merak etme anne" diyerek çıkıyordu evden.

Dünki güzel sohbetin tesiri kalmamıştı Kardelende. Yeni bir günün telaşı, iş yerinde olacak olan iş yoğunluğu, minibüse yetişmek istemenin vermiş olduğu gayretle hızlı hızlı süzülüyordu kaldırımlardan sokaklara, sokaklardan caddeye ve caddeden minibüs durağına. Durakta sabah kalabalığı vardı. Bir kaç saniye etrafını kaçamak bakışlarla süzdükten sonra çantasından kulaklığını çıkarıp müzik dinlemeye başladı. Duraktaki kalabalığa girmek istemeyip hemen kenarında bekleyem Ferdi de görememişti Kardeleni. İçinde kurmaya başlamıştı bile." Neden gelmedi? Uyuyamı kaldı? Yoksa ben mi geç geldim? Hay kafama neden sabah günaydın yazmadım ki? Oda yazmamış? Ya dün olan şeyler gerçek değilse? Belkide bir daha denk gelirsek konuşuruz. Kim bilir ne zaman. Belki bir daha karşılaşana kadar unutur bile beni.Yok canım numarası var. Biraz daha bekler mesaj atarım. Belki o yazar göremedim seni diye." böyle düşüncelerle telefonunu karıştırıyor. Bir yandan da yolu gözetliyordu. Durağın diğer tarafında ise Kardelen müzik  dinliyor,  ayılmaya çalışıyor, telefondaki mesaj kutusunu yokluyordu. Ferdi den aşağı kalır yanı yoktu. Günün sitresini, iş telaşını, emekçinin bitmeyen yorgunluğu için kafasını yeteri kadar meşkul ettikten sonra kulağında yeni çalmaya başlayan şarkıyla birlikte aklına Ferdi gelmişti. " İnsan bir günaydın yazar. Sözde burda buluşucaktık. Yol arkadaşlığı edecektik birbirimize. Kendimi çok mu çabuk ele verdim. Hemen numara falan. Bilmiyorum da niye mesaj atmamış bu" diye içinden geçirip mesaj kutusunu yoklarken bir hareketlilik fark etti etrafında. Hemen çıkarttı kulaklığını. Hareketliliğin sebebi beklenen minibüstü. Duraktaki güruhun peşi sıra doluştular minibüse. Elden ele uzatılan paralar, para üstü bekleyişleri, daha nereye alacaksın feryatları, haftalardır yıkanmamış bedenler ve dişler, yoğun parfüm kokuları, ani frenler, durmalar kalkmalar, yol verme kavgaları hayat pahalılığında ve geçim sıkıntısında olan şuncacık insanları iyice geriyor, saldırganlaştırıyordu. Herkes farkındaydı yitip giden birden fazla şeyin. Ama kimse konuşmak istemiyordu. Görmezden geliyorlar, umursamıyorlardı.Aklına belgeseller geldi bunları düşlerken Ferdi'nin. Avcılar avlarını yakalayıp yerken, av olmuş hayvanın diğer arkadaşları olanları görüp az ötete ot yemeye devam ediyorlar, hiç birşey olmamış gibi davranıyorlardı. "Şimdi bizim ne farkımız var ki?  Bir kaza görsek, bir kavga görsek, yardıma muhtaç birini görsek; ya yanından geçip gidiyoruz ya da elimize telefonu alıp kayıt yapıyoruz. Bence bizim tek farkımız var o da daha medeni hayvanlar olmamız ki buna medeniyet denilirse" Karman çorman isyan dolu düşüncelerin arasında Kardelen geldi aklına. Herkesten gizlediği içinde yarattığı odaya girip onunla konuşmak istiyordu. Ama artık odaya gerek yoktu. Artık istediğinde sesini duyabilecekti. Aklına Kardelen geldiğinde biraz önceki öfke dolu isyan dolu düşüncelerin hemen yitip gittiğini fark etti. Aradığında nasıl konuşacağını düşünmeye başladı gülümseyerek ineceği yere kadar.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 09, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KARDELEN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now