Ben Kardelen

80 45 6
                                    

Çalışırken herşeyden uzaklaşıyor insan. Aslında insan yaşayışıyla mahvedilen herşeyden beri kalıyor.  Kendi dünyasında bir cennet yaratmak için, kendi vicdanıyla muhakeme yapmak için, birini düşünmek için, istikbalini şekillendirmek için bedenini işine düşüncelerini ise kendine ayırabiliyorsun işte. Öyle sessizlik sedasızlık, biraz içki içmek, kendiyle başbaşa kalmak değil tamamen bedenini birşeyle meşkul ederek bir nevi kendini terapi eder insan.

Çok büyük bir tekstil firmasında sömürünün dişlisi olan yüzlerce kişiden biriydi işte. Kendini cezalandırırcasına çalışan, bir gün boyunca çalışma arkadaşlarıyla beş kelime olsun ancak konuşan biriydi. Saçları dağınık yüzünde bir tutam sakalı, çelimsiz görünen, yorgun bakışlı bir işçiydi. Böyle içine kapanık olan insanlar etrafındakilerce birçok kurgunun baş rolünü canlandırır. Hakkında teoriler yazılır. Ön yargılar oluşturulur. Karalamalar bazende zararsız olduğundan övülür, sevilinir. Oysa tek amacı bu karmaşa ve kaosta kendini bulabilmek. Bütün bu olup bitenlere bir anlam verebilmek.

Akşam iş yerinden çıktığında her zamanki güzergahını izleyerek yola koyuluyordu. Hava kararmış ve sonbaharın serinliği etkisini göstermeye başlamıştı. Her zamanki gibi İstanbul trafiği ruh halindeki buhranın, daralmanın, sancılı azabın yansıması gibiydi. Konuşmalar, kornalar, bağrışlar, yolvermeyişler, tüm emekçilerin eve gitme telaşı...

Dura-kalka giden minibüse binip boş bir yere oturdu.  İçerdekileri bir mühdet süzdükten sonra dışarda ucu bucağı belli olmayan trafikteki araçları izlemeye koyulurken birden kendisini Kardelen Çiceğinin yanıbaşında buluverdi. Kumral saçları yanaklarının kıyısından omuzlarına salkım salkım düşüyordu. Üzerindeki bluz ve dizlerine kadar uzanan eteğine narin bedeniyle güzellik katıyordu. Sonsuz okyanusu sahilinden izler gibi uzaklara dolu dizgin bıkmadan seyrediyordu bu anonim sevgiliyi. Hayatımın hiç bir anında karşılaşmadığım bu güzel kadın nasıl olurda zihnimde belirip tüm duygularımı zaptedebiliyor diye hayretle bakıyor. Evet bu Allah ın iyi kalbime bir lütfudur ancak. Bütün yorgunluğu bertaraf eden o güzel sesiyle:
_ Nasıl geçti günün?
_ Herşey sıradanlığıyla. Olağanüstü olan sadece sensin.
İçten bir tebessüm ile raftan bir şiir kitabı aldı. Akşamın serinliğinde açık olan pencerenin yanıbaşında birbirlerine şiir okudular, sohbet ettiler, gülüştüler.
Zihninin o odasında Kardelen Çiceğiyle zamanın içerisinde başka bir zaman diliminde gibiydiler.
Bir sessizlik oldu. Pencereden yıldızlara doğru bakarak
_ Beni nerde arıyorsun?
_ Seni nerde bulacağımı biliyorum zaten
Tekrarladı sorusunu bu sefer gözlerini devirerek .
Cevap alamayınca
_ Burası herkesin kendisinde var etmesinin mümkün olmadığı lakin kendi maneviyatında keşfedilmeyi bekleyen bir oda. Seni bu odayı bulmaya sevk eden şey dışarda gördüğün savaştan kaçmak istemen. Susman. Ancak korkak ve ahmak insanlar susması ve konuşması gereken vakti tayin edemezler.
_Ben korkak biri değilim.
_ O zaman neden beni burda arıyorsun?
_Çünkü sen burdasın. Başka nerde olacaksın?

Minibüs yolcu almak için sert bir fren yaptı. Birden irkildi. On günlük uykusundan uyanırca sağına soluna baktı ve dehşete kapıldı. Kardelen Çiçeği kulağında kulaklık ile boynu omzuna düşürmüş uyuyor gibiydi. Hem frenin hemde kapıldığı dehşetle gözlerini açı verdi. Kulaklığı çıkarıp karşısında yuvasından fırlar gibi kendisine çevrili şaşkın göze cevap verdi:
_Özür dilerim. Rahatsız ettim galiba dalmışım. Aniden fren yapınca.
Bu şaşkın bakışların sebebini frene bağlanmasına çok sevindi. Yüzündeki ifadeyi toparlayarak:
_ Sorun değil. Bende uyukluyordum aslında. Birazda iyi oldu bu fren
İyi olmaz mı hemde ne iyi diye geçirdi içinden. Sonra o odada Kardelen Çiceğinin ona söylediri aklına geldi ve içinden geçeni direkt söyledi.
_Hemde çok iyi oldu.
_Anlamadım
_ Uzun zamandır aynı dolmuşla işe gider geliriz. Bir merhabalığımız olmadı. Bu fren sayesinde tanışmış olduk ben Ferdi. dedi  hüzün, heycan, korku, gerilim hissiyatlarının karmaşasında yüzünde oluşan avel tebessüm ile vereceği yanıtı o kadar büyük endişe ile bekliyordu ki. Bu cevap sonunda sohbetin devamı mı yoksa kemalı mı olacak belli olacaktı. İçinden uyku ve iş yorgunluğu birde trafiğin gerginliğiyle tersleyecek. Belkide bağırır.  Belkide duymazdan gelecek. Yada kalkıp daha uygun bir yer mi arayacak. Keşke direk söylemese miydim? Yok iyi ki söyledim. Hem kötü birşey demedim ki. Artık söyledik. Ne olacaksa olsun. Hemen yanında oturan ve biraz utangaç tavırla gözlerini kaçırarak ismini söyledi.
_Ben Kardelen...

KARDELEN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now