9. Bölüm : Salıncaklı Ev⛰️

4 2 0
                                    

Bisikletimize bindik ve yola koyulduk. Bol yeşillikli bir yola saptık. Orda çitler arasında güller vardı. Evren yavaşlayıp bisikletinden indi. Bir gül koparıp bana doğru geliyordu.

- Sen gibi güzel olmasa da seninle yarışacak tek şey bu gül, dedi ve gülü kulağıma taktı.

-Teşekkür ederim. Bakıyorum da bay karanlık baya bir centilmen.

Utanmış şekilde elini saçına götürerek hadi gidelim dedi. Tekrar yola koyulmuştuk. Kahverengi bitki ve kahverengi çitlerle dolu dar bir yola girmiştik. Yol dardı ve çamurluydu. Patika gibi kıvrak bir yapıya da sahipti. Yolun bittiğini sanmıştım. Ama Evren elleriyle sarmaşıkları aralayıp yeşilliğin içinden geçti.

- Evren ben bu bitkinin içine nasıl gireceğim. Yol yok ki.

- Hayır yol bitmedi hadi geç.

Bende bisikletime binip sarmaşığı yardım ve içinden geçtim. Karşımda harika bir tablo vardı. Hep içinde koşturmak istediğim oyun bahçesi gibiydi. Salıncaklı kısım boş bir bahçe ile mükemmeldi. Ona bakıp:

-Bura mı?

-Evett.

Bisikletten indim. Bisikleti elimle itip yürümeye başladım. Bisikleti iterken bir yandan da etrafa bakıyordum. Etraf ağaçlarla örülü, kahverengi bir ev ve salıncak kurulu bir bahçesi vardı. Salıncağın oturma yeri lastikten ipleri ise en kalın renkli vizon bir ipten yapılmıştı. Eve gitmek için çıkılacak 3 veya 5 basamak vardı. Evrene bakıp:

-Sen gerçekten de karanlıksın. Bura neresi ya sen burayı nasıl buldun?

- Burası benim evim.

-Güldürme beni bu yaşta ne evi?

-Beni ama tapusunu 1 ay sonra alacağım. Tapusu annem anneanneme devretti. Burayı babam bilmiyor. Anneannemde kaldığımı biliyor.

-Bana neden bilmiyor?

- Bu evi bilse büyük ihtimalle satar parasını da yer. Annem ölmeden önce biriktiği parayla bir ev aldı. Tapusunu ilerde bana verebilecek tek kişi anneannemdi. O yüzden ona verdi.

- Hayır ama sorumsuz. Bilmiyor bile ne yediğimi nasıl hayatta kaldığımı. Pek görüşmüyoruz.

- Tapuyu aldıktan sonra kendine burda nasıl bakacaksın.

- En fazla yemek yaparım ki yapıyorum bazen gelirim buraya çok lezzetli yemek yaparım parmaklarını yersin.

- Hayır, yapmak kolay önemli olan o yemek malzemelerini alabilmek.

-Aslında bir işim var.

- İşin ne?

-Boşver dedi ve elimden tutup kapının önüne götürdü. Elimi bırakıp saksının altından anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Kapı gıcırdıyordu. İçeriden toz yükseliyordu. Her yer toz içindeydi.

- Biraz tozlu ama temizlemeye fırsat bulamadım.

Ben ise çok şaşkındım. O ileriden gidip odanın kapısını açtı. Açar açmaz kafama doğru bir cismin geldiğini hissettim. Kafamı eğdim ve istemsizce çığlık atmıştım. Evren ise bana sarılarak:

-Sakin ol. O bir kuş. Hadi aç gözlerini.

Bende ellerimi gözlerimin önünden çekip yavaş yavaş doğruldum. Karşımda 2 tane kuş vardı. Bölmeler vardı. Odanın her köşesinden bilim fışkırıyordu. Zeka parkurları her köşede vardı. Gerçekten kuşları eğitiyordu. Onlara özel alanlar yapmıştı. Evren'in gözünün içine bakarak:

Badem ŞekeriWhere stories live. Discover now