8. Bölüm: Yarın Saat 11.30' da 🐦

4 2 0
                                    

Kapıyı yarı dalgın bir halde çaldım. Daha kapıyı açmadan annem söylemeye başlamıştı.
-Kızım saat kaç haberin var mı? Neredesin yine?

- Anne, Alevlerleydik ve çok eğlendim.
Lütfen kızma dedikten sonra onu öpüp odama hızlıca çıktım. Üstümü değiştirdim. Pijamalarımı giydikten sonra ışığımı açtım.

Perdeleri çekmek için pencereye doğru gittim. Pencereden dışarıya bakınca sokak lambasının altında Evren'i gördüm. Pencereyi açıp:
-Pşştt!! Dalgın şey eve gitmedin mi hala?

Eve doğru yürüdü. Pencerenin altına gelip:
- Benim evim sensin, dedi.

- Hava karardı. Şakanın sırası değil. Evine git.

- Peki gitmeden önce kazandım ya bugün senin görevini açıklamaya geldim.

- Neymiş o kutsal görevim?

-Yarın müsait olman lazım. Konum sana atacağım.

-Tamam ama şimdi de iir misin neresi?

-Sürpriz

-Tamam ama umarım Deli Necip gibi bir sürpriz yoktur.

-Yarın bisikletini de al.

- Bu kez at değil bisikletle mi kaçacağız?

- Hayır kaçmak yok piknik yapacağız. Bisikletini unutma.

- Tamam, dedim.

O sırada elindeki kuşu bana doğru gönderdi. Kuş uçarak yanıma kadar gelmişti. Ayağındaki notu bıraktı. Ben kuşa dalmıştım. Tekrar Evren'e bakacakken Evren yoktu. Kuşta süzülüp gitti. Evren'le tanıştığım gün pencereme konan kuş olduğunu fark ettim. Boncuk gözleri vardı. Tıpkı Evren gibi bakıyordu. Bıraktığı notu elime aldım. Rulo şeklinde sarılmıştı. Notu açtım.

Tekrar kağıdı rulo şeklinde sardım ve pencereye uzunca dalarak baktım

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.


Tekrar kağıdı rulo şeklinde sardım ve pencereye uzunca dalarak baktım. Havanın kararması ile her yer buğulaşmıştı. Sanki koca boşlukta 2 saniye içinde Evren'i kaybetmiş gibi hissediyordum. Benden hiç gitmesini istemiyordum. Kağıttan Evren'in kokusu geliyordu. Kokusunu hep koklamak için çekmecemden sakalama poşetini çıkardım. İçine koydum. Belki tekrar gelmiştir diye tekrar pencereme baktım. Sonra dolanimdan kilitli kutumu çıkarıp içine koymuştum.

Tekrar pencereme gitmek istedim. Onu bir daha görmek istiyordum. Fakat ne Evren ne de kuşu vardı. Ben galiba aşık olmuştum. Fon perdeyi yavaşça kapattım. Sonra tekrar gidip ışığı da kapatım. kapının altından süzülen salon ışığı kalmıştı. Oda loş bir havaya bürünmüştü. Yatağıma uzandım. Tüm gün yaşadıklarım hatta Evrenle vakit geçirdiğimi unutmuş gibi yarın ki pikniğin hayaline dalmıştım. Evren'in atı kullanırken uçurtmayı uçururken rüzgara meydan okuyuşu beni mest etmişti. Gözleri gözlerime değişince istemeden de olsa utanıyordum. Bir yanım suya suskun kalmıştı avuç avuç İçmek isterken bir yanım içme o zehirli der gibiydi. İçim yangın yeriyken dışım deniz olmak zorundaydı. Bu çok zordu. Ama mecburdum. Seviyordum ama söyleyemiyordum. Ali'ye dolmuşta bahsettiği kız bende olmayabilirdim. Belki de kendimi kandırıyordum. Sanki kafamda koca bir örümcek tık tık diye yürüyordu. 6 bacağından da ses geliyordu.

Badem ŞekeriNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ