27: deli edersin insanı

1.5K 208 172
                                    

🌀🥠🍰

-

otobüste her zaman oturduğum yere oturup çantamı yanıma koydum, oraya kimse oturmamalıydı çünkü bir durak sonra jeongin binecekti ve o yanıma oturacaktı.

kış olduğundan ve soğuğu pek sevmediğimden sıkı giyinmiştim. üzerimde kalın kahverengi mont gibi bir ceket vardı, boynuma da atkı gibi bir şey sarmıştım. gerçi annem elime tutuşturmuştu. adını bilmiyordum.

dün jeonginle konuştuğumuz şeyler, ondan öncesinde iki kez beraber uyumamız ve ondan önceki konuşmalarımız, jeongini defalarca gamzelerinden öpmem. bunları düşündükçe heyecan tüm bedenimi sarıyordu, jeongini düşünmek artık ayaklarımı yerden kesiyordu.

kulaklığımdaki şarkı bana jeongini hatırlatırken gülümsedim. ikinci kez birlikte uyuduğumuzda uykumda ona sıkıca sarılmıştım, uyandığımda gördüğüm kadarıyla o da bana sarılmıştı. dudaklarımın nerdeyse boynuna değecek şekilde uyandığımızı düşünce daha da heyecanlanıyordum.

bugün olacak şeyler beni deli gibi heyecanlandırıyordu. bütün gece uyuyamamıştım söylediğim şeyler yüzünden. aklıma ne gelirse söyleyen biriydim ki jeonginle konuşurken bunu azaltmaya çalışıyordum ama yine de ağzımı tutamıyordum.

aklımda bin bir tane soru vardı ve cevapları sadece jeongin verebilirdi. ona söylediğim şeyler pek arkadaşça şeyler değildi, onun verdiği cevaplar da öyleydi tabi.

sanırım ikimiz de ne olduğunu biliyorduk.

sonunda jeonginin bineceği durağa geldiğimizde heyecanla yerimde kıpırdandım. jeongin otobüse bindiğinde beni direkt görebiliyordu, gördüğünde gülümsüyor ve ona tuttuğum yere oturuyordu. tıpkı şimdi yaptığı gibi.

çantamı kaldırdığımda jeongin hemen yanıma oturdu, ne diyeceğimi veya ne yapacağımı bilmiyordum. sadece normal davranacaktım, her zamanki gibi.

"günaydın." dediğimde gülümsemesi büyüdü,

"sana da günaydın."

her sabah yaptığımız şeyleri yapacaktım yine, en sevdiğim monotonluk buydu sanırım. hep aynı şeyleri yapıyorduk ama her seferinde yeni gibi hissettiriyordu.

kulaklığımın tekini kutusundan çıkarıp ona uzattım, "al bakalım."

kulaklığı aldı ve kulağına taktı. birlikte yaptığımız liste açıktı ve jeonginin eklediği şarkılardan biri çalıyordu.

yine her sabah yaptığım gibi başımı omzuna yasladım ve ellerimi önümde birleştirdim. o da başını, başıma yasladığında gözlerimi kapattım. bu kesinlikle dünyanın en huzur verici şeylerinden biriydi.

sabahları çok konuşmazdık. o ne düşünüyordu bilmiyordum ama benim sabahları düşündüğüm tek şey omzunda dinlenmek oluyordu.

yine dakikalar boyu sessiz kaldık. sanki dün onu öpmek istediğimi söylememişim ve o da kabul etmemiş gibi normal davranıyorduk ve bu kesinlikle çok hoşuma gidiyordu.

"biliyor musun.." dedim dakikalar sonra sessizliğimizi bozarak, "yanında çok huzurlu hissediyorum."

"aslında bunu söylemesi gereken kişi benim." dediğinde hafifçe gülümsedim.

"neden ki?"

"hayatımda senden başka kimse yok," derin bir nefes verdiğinde sesinin bile kalbimi hızlandırması gülümsetti beni "bana huzurlu hissettiren tek kişi sensin, yanımda olduğun için şükretmeliyim."

"asıl benim şükretmem gerekiyor bence, ailem ve iki arkadaşım dışında birilerinin bana pek tahammül edebildiği söylenemez."

"tahammül edilmesi gereken biri değilsin ki, yaptığın her şey çok sevimli."

midnight rain, seungin  ✓जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें