"Nöbet tuttum." Elimde yumurtalarla kala kaldım.

"Pekala." Sorgulama Çiçek, sorgulama. Tekrar önüme dönüp yumurtaları suya koydum.

Basit ama güzel bir kahvaltı hazırlayacaktım. Eğer şansım varsa geri kalan zamanı da Rana ile geçirmek istiyordum. Onu çok özlemiştim.

Kahvaltılık malzemeleri tabaklara yerleştirirken arkamdan gelen ses ile hareketlerim yavaşladı. Dikkatim Akirli'ye kaydı. Ayağa kalktığını ve hemen arkamda dikildiğini algılayabiliyordum. Çünkü nefesi saçlarımı dalgalandırıyordu.

"Yardım edebilir miyim?" Yanımda duran bedenine kaçamak bir bakış attım. Bunlar kaç metreydi? Omuzuna dahi gelemiyordum.

"Edebilirsin." Kesme tahtasını ve bir kaç domatesi önüne koydum.

"Domatesleri ince ince doğrayabilir misin?" Bıçağı ona uzattığım da tepkisine bakıyordum. Siyah saplı ufak bıçağı parmakları arasına alıp inceledi. Parmağını bıçağın keskin yüzüne sürttüğünde ağzımdan kaçan nida ile parmağını tuttum.

"Ne yapıyorsun? Parmağın kesilir!" Dedim, bedenlerinin gümüşten olduğunu göz ardı ederek. Parmağında kanı bırak, ufak bir çizik dahi yoktu.

Ani tepkime şaşkınlıkla baktı. Elimin içine aldığım parmağını oynatarak göz hizama getirdi.

"Bu bıçak bana zarar veremez." Gözümün önünde ki işaret parmağının yüzeyi ters yüz olmaya başladığında şaşırma sırası bendeydi. Pür dikkat değişime bakarken, çenem yere düşmek üzereydi.

Parmağının ucundaki deri saliseler içinde değişiyordu. Meksika dalgası gibi değişen deri daha mat ve sert bir hal almıştı. Kanlı canlı bir varlık olmasa, bir robot olduğunu söyleyebilirdim.

"Bu da ne böyle?" İlk defa şahit olduğum bu gösterinin heyecanı ile sesim titremişti.

"Kalkan." Kaşlarım havaya kaldırarak merakla parmağına dokundum. Pürüzsüz bir mermere dokunuyormuş gibiydim. Sert yüzey bir canlıya ait olamazdı. Diğer eline dokunduğumda yine sertti ama en azından esniyordu. İki parmağına da aynı anda dokunduğunda biri asla değişmiyor, diğeri hafif çöküyordu.

"Bu çok güzel!"

"Sen de çok güzelsin." İlk başta algılayamadığım cümlesi saniyeler sonra balyoz gibi kafama vurdu. Ellerinin ellerimde olduğunu yeni fark ediyordum. Göğüs kafesimi sıkıştıran hisle gözlerimi yavaşça kaldırdım.

Aramızda oluşan incecik pamuk ipliği benim kendimi telaşla geriye atmam ile havaya dağıldı. Sesimin çıkmamasından korktuğum için boğazımı hafifçe temizledim.

"Ben, ben şunları götüreyim." Dikkatli bakışlarından kaçınarak elime aldığım rastgele kahvaltılıkları balkona taşıdım.

Salaklığıma artı bir puan yazarken temiz havayı derince içime çektim. Bana ne oluyordu? Bir Akirli'nin elini tutmakta neydi? İltifat ettiğimi düşünmek istemiyordum bile. Ama onun iltifatı da kulaklarımda çınlıyordu.

Bana, güzel olduğumu söylemişti. En son ne zaman bir iltifat aldığımı düşündüm. Ailem dışında yakın zamanda yoktu. Ailem ile de zaten uzun bir süredir sayılı görüşüyordum. Yani uzun zamandır iltifat almamış ve karşı cinsele iletişime geçmemiştim. Evet, tek sorun buydu! Bu yüzden yoklukta gibi bir Akirli'ye yükseliyordum.

Kendime gelip, toparlandıktan sonra tekrar mutfağa yöneldim. Her zaman bir akirli ile mutfakta kahvaltı hazırlamıyordum ama en azından varlıklarına alışıktım. Bu yüzden gereksiz heyecan yapmama, şaşırmama gerek yoktu. Mutfağa girdiğimde onu tezgaha eğilmiş domatesleri doğrarken buldum. Gayet usta bir şekilde yapıyordu. Sadece tezgah alçak olduğu için rahatsız bir duruşu vardı.

KaçışWhere stories live. Discover now