11. BÖLÜM•OKUL

Start from the beginning
                                    

"Böyle uyurken bile güzel görünmeyi nasıl başarabilir?"dedi Reha mırıldanarak onun saçlarını okşarken. Kız kardeşinin kıvrık, uzun kirpiklerine, dolgun dudaklarına ve minicik burnuna yorgun bir tebessümle baktı.

Saldırıdan ertesi gün Lema'da bir şey farketmişlerdi. Kumral saçlarının arasına düşen altın teller hepsini dehşete düşürmüştü. Ten rengi bir ayna gibi parlak ve canlıydı. Sanki cildi parıldıyordu. Dedeleri Agâh Akarcalı bile bu duruma oldukça şaşırmıştı.

"Her zaman peri kızı olmak istediğini söylüyor." Akel'in hayran bakışları onun yüzünde gezindi."Oysaki o zaten bir periden farksız."

Hepsinin gözü öylesine Lema da kilitlenmişti ki odaya giren Agâh bey bu sahneye hayretle tanıklık etti. 6 oğlu da bu dünya üzerindeki en önemli şey oymuş gibi bakıyordu küçük kızına. Sanki hiçbir şey, hiç kimse ondan daha değerli olamazmış gibiydi. Agâh bey bu tablonun asla bozulmasına izin vermeyeceğine dair içinden tanrılara yemin etti. Kendisi de oğullarından farklı hissetmezken hafifçe boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti.

"Dedeniz bizi bekliyor."

Lema'nın yatağının kenarında oturan Akel,Eflah ve Reha kalkarken, duvara yaslanan Pars ve Berge doğrulmuştu. Deha, Lema'nın makyaj masasından inerken hepsi sessizce odadan çıkmıştı.

"Bodrum da bizi bekliyor." Agâh bey çocuklarının durgun yüzlerin incelemeden edemedi. Onları bu saatten sonra nasıl durduracağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Zaten durdurmaya da çalışmayacaktı. Oğullarının, kardeşini korumasına engel olmayacaktı. Ama bu uğurda onları korumak da bir baba olarak Agâh beyin göreviydi.

Evin her bir yerinde vahşi hayvanlar geziyorken her bir köşe de korumalar vardı. Güvenlik hiç olmadığı kadar arttırılmışken bu güvenliği malikanenin sınırlarını da aşmasını sağlamışlardı. Akarcalı malikanesine 10 kilometre çaplı bir alan artık bir mayın tarlasından daha tehlikeliydi. Akarcalı malikanesine yaklaşmanın sınırı buydu. Değil 1 metre, 1 santimetre bile aşsanız hemen takibe alınıyor, kontrol ediliyor ve sizde ters bir şey farkettikleri anda ise artık malikaneye değil ölüme yaklaşıyordunuz.

Binlerce gizli kamera takılmış, gökyüzüne ise yüzlerce drone salınmıştı. Bundan sonra onlardan habersiz kuş bile uçamayacaktı. Malikânenin bütün pencereleri kurşun geçirmez camla değiştirilmiş, Lema'nın odasına da kameralar yerleştirilmişti. Küçük kızlarının bir daha böyle bir saldırının içinde kalmadığından emin olacaklardı.

Akarcalıların saldırıya uğradığı Dünya gündemini sarsarken o gün gökyüzünün tepkileri ise hâlâ konuşuluyordu. Meteoroloji haberleri o gün meydana gelen yıldırımın şiddetinden söz ediyor, kesinlikle öyle bir şeyin beklenmediğini dile getiriyordu.

Aynı gün içinde Rossi ailesi, oğulları Alex Rossi'nin ölümünü duyurmuştu. Bu olayların hepsinin aynı günde olması günlerdir sosyal medya camiasını meşgul etmeye devam ediyordu.

Akarcalılar, bodruma indikçe artan seslerden neler olduğunu az çok tahmin ediyorlardı. Görmeyi bekledikleri manzara ise kesinlikle elinde kırbaçla işkence yapan Altun Akarcalı değildi.

"Bunlar kim?"dedi Pars acılar içinde çığlıklar atan 8 adama bakarken. Amcaları Ferdi Akarcalı'nın, kuzenleri Erim ve Uzay'ın ise öfkeli gözleri adamların üzerindeydi.

"Rossiler'in köpekleri."dedi Altun Akarcalı tükürürcesine nefret dolu bir sesle. "Ellerinde büyük çaplı bombalarla yakalanmışlar. Niyetleri malikaneye ulaşıp canlı bomba olarak kendileriyle birlikte bunları patlatmakmış. Asıl amaçları ise Lema'yı öldürmek!"

Agâh bey, oğullarının gözlerinin kızıla büründüğünü, yoğun karanlık bir enerjinin ortaya çıktığını hissetti. Hiçbirinin günlerdir ne öfkesi, ne nefreti biraz olsun azalmamışken Akarcalılar patlamanın eşiğindeydi.

KAN BAĞIWhere stories live. Discover now