1 Bölüm

77 27 116
                                    

-vay ne güzel çizmişsin diye eğilip arkasından resme baktığımda birden irkildi genç Adam ve hemen arkasını döndü sesimin geldiği yöne doğru. Şaşkın bakışlarıyla beraber çizimini gizlemeye çalıştı
-gördüm ya niye kapatıyorsun?
-p-pardon sormadan çizmem hataydı kötü bir niyetim yoktu
Diyerek kendini açıklamaya çalışıyordu, gülümsememi engelleyemiyordum çok acemi bir şekilde bakıp bakıp çizmişti farketmemem için kör olmam gerekirdi.
-Sorun değil birdahakine yanıma gelir öyle çizersin diyerek alaycı bir gülümsemeyle oturdum yanına, hala şaşkın şaşkın bakıyordu, hayır beni heykel mi sandıda yürüdüğümü görünce şaşırdı acaba? -ya heykel felan değilim niye bu kadar şaşırdın ki?
-tepkinden korktum
-hayda bu sefer kahkaha attım çünkü gerçekten çok kasılmıştı korkmuş benden belli.
-Ressam mısın?
-Hayır hobi olarak çiziyorum
Elimi açtım, tabikide yine şaşkın şaşkın elime baktı -E resmi bana vermeyecekmisin?
Şaşkın şaşkın kağıda baktı sonra bana çevirdi gözlerini -ama daha bitirmedim ki
-Elimi havada bırakmada ismini söyle bari çekine çekine elini uzattı ve elimi sıktı -Cihan ben -Berrin ben de memnun oldum Sonunda tebessüm etmişti ne kadar utangaç herif. -şey ben bir sonraki durakta ineceğim istersen sana Çay ısmarlayabilirim. Gözlerini bişey hatırlamaya çalışırcasına yana çevirdi -Eğer Abilerin yoksa olur kendimi dövdürmek istemem diyerek gülmeye başladı, Cahile bak hele dişleri de varmış demek. Birazdan ben döveceğim onu haberi yok. Alay edercesine gülümseyip - yok merak etme onlara sıra gelene kadar ben hallederim birden ciddileşti ve yutkundu. Espiri anlayışı olmayan insanlar Şaka  yapmasın yasaklansın ya. Bu soğuk bile olmayan Espirisini unutarak bir sonraki durakta duran Minibüs'den indik. -Sen buralımısın?
-yok hayır Ankaralıyım
-burda ne işin var? -gezmeye geldim diyelim
-gezecek daha yakın bir şehir mi bulamadın?
-sıkıldım ve kaçtım diyelim
-ee sen de ne diyeceğimize karar verirmisin artık Gülmeye başladı -ikinci seçeneği diyelim
-peki sen diye sordu buralımısın?
-Evet ben buralıyım.

Buralıyım dediğimiz yer neresiydi ki? Burası neresi ve bizim burada dediğimiz yerde ne işimiz vardı? Kim karar veriyordu bizim nerde olacağımıza? Burasının neresi olduğuna kim karar veriyor ki? Doğa mı? Yoksa insanlar mı? Şehirlerin isimlerini de insanlara verilen isim gibi Anne Babaları mı karar veriyordu? Peki ya Şehirlerin Anne Babası kimdi ki?

Çay bahçesine getirmiştim onu önce çevresine baktı sonra karşıma oturdu -Zevkin güzelmiş beğendim burayı
-Zevkli olduğum doğrudur
-yaş kaç
-25 senin?
-20 kaşlarını havaya kaldırıp baştan aşağı süzmek yerine sadece gözlerime bakıyordu
-Olgunsun senin yaşında ben böyle değildim
-yani yerine göre olgunum yerine göre çocuğum
Kafasını anladım dercesine sallayıp arkasına yaslandı
-Çalışıyormusun?
-evet
-mesleğin ne
-şu an oturduğumuz bu çay bahçesinde çalışıyorum birden ayaklandı
-Ben seni işinden alıkoymak istemem kusura bakma
-yok ya ben davet ettim seni merak etme zora sokacak bişey yapmam
Temkinli bir şekilde tekrar oturdu karşıma.
-Senin meslek ne?
-Gezginciyim dedi gülmemek için kendimi zor tuttum, gezginci diye bir meslek mi olur? Sanatçıların hayal gücü kuvvetlidir derlerde bunu ki baya ilerde. -gezgincisin?
-Evet diyerek Öğretmen çantasına benzeyen boyundan asmalı çantasından çizdiği ve çektiği resimleri masaya koydu
-Bunlar gezdiğim yerlerden hatıra çizdiği resimlere daldı gözlerim çoğunlukla manzaraları veya çiftleri çizmişti Güvercinlerde vardı arada, Masada duran tek Kadın portresi benimdi.
-Güzelmiş, beni de buranın hatırası olarak mı çizdin? Gülümsedi masaya yaklaştı ve gözleriyle Beremi işaretledi -Beren hoşuma gitti. Kim görse beremi beğenirdi çok iyi bir argüman bulmuştu. O zamanlar Sarı Pembe Yeşil ve Kırmızı renkli Örgülü bir Berem vardı. Bereme o kadar uzun bakmıştı ki neredeyse al vereyim diyecektim.

O konu bu konu derken çay bahçesinde çay içmeden sohbet edip ayrıldık, daha doğrusu o ayrıldı ben işime devam ettim. Bir sonraki gün aynı metrobüse binmiştim. Cama oturdum sağ tarafa kulaklığımı takmış öyle yolu seyrediyordum. Bir sonraki durakta birinin yanıma oturduğunu farkettim, çantamı biraz daha kendime cektim. Birden sol kulaklığım çekildiğini fark edince çeken kişiye döndüm -Noluyor ya? Derken kulaklığı kendi kulağına takıp pişmiş kelle gibi sırıtan Cihan bakıyordu suratıma -Şarkı zevkin de güzelmiş beğendim çalan Şarkı Ahmet Kaya'nın "Doruklara Sevdalandım" Eseriydi. -Şarkı zevkimi de tescillediğin için sağol bu sefer ona şaşkın şaşkın bakan bendim. Yine defteri önündeydi kroki çizmişti -Bugün nereyi gezeceksin? Çevresine baktı -bilmem belki gezebileceğim yerleri sen bana gösterirsin
-niye bu zamana kadar bir rehberle mi geziyordun?
-Hayır
-ee ordan bakınca Rehbere mi benziyorum? Levhalara baka baka gez işte gözlerini devirdi ve bana doğru çevirdi kendini. -Berrin şurda bir dialog kurmaya çalışıyorum biraz yardımcı olurmusun
-Çok istiyorsan bir rehber ayarlarım senin için
-Rehber istesem kendimde bulurdum bulsaydın ya o zaman hödük! Buraya gelirken bana mı sordun. -Bana şu an hödük dediğini biliyorum nasıl?? Nerden biliyor bu bunu şimdi sesli mi söyledim? Olamaz ki konuşmuyorum da -Kaşalarını olduğundan daha da çatmak zorunda değilsin alt tarafı senin için özel olan yada rahatlamak için gittiğin huzur bulduğun bir yeri göstersen yeter

Huzur ne kolay söylenen bir kelime söylendiği kadar yakın ama yaşamak için fazla uzak bir his sahi en son ne zaman Huzurluydum? Huzur neydi ki bu kadar zorlaştırıyorduk kendimize?

Müzik Kutusu Where stories live. Discover now