İçgüdüsel olarak aynı anda hem dudaklarını, hem de uzun bacaklarını birbirine bastırdı Jeongguk. Alnını açıkta bırakacak şekilde gelişigüzel geriye taradığı saçlarından suların damladığını hayal etmemesi gerekiyordu.

Sadece bir gün önce bu şık adamın altında inleyerek kıvrandığını düşünmemesi gerekiyordu.

Bomboş bir çaba içerisinde olduğunu koyu kahvelerinde bir anda beliriveren arsız ışıltılar sayesinde anlayabilmişti. Jeongguk'un yanakları olabildiğine kızarırken gözlerini kaçırdı lakin bu kendisini izleyen büyüğünün ona nasıl bakmaya devam ettiği gerçeğini değiştirmiyordu. Jeongguk'un kafasında çelişki dolu kıyaslama furyası vardı ve Taehyung tek bir bakışıyla hepsine bünyesinin kabul edemeyeceğini umursamadan cevap veriyordu.

Evet o bendim; ağlayarak o pembe deliğini daha sert sikmesi için utanmadan yalvardığın adam bendim.

Bunu fısıldıyordu.

Jeongguk daha fazla dayanamayarak gözlerini kapattığında duyduğu alaycı gülüş hiç ama hiç yardımcı olmuyordu. Başını kuma gömen devekuşu çaresizliğiyle sıkı sıkı yummaya devam etti gözlerini. Ancak bir süre sonra boynunda hissettiği sıcak nefes kendi nefesinden olmasına sebep olmuş, öylece kalakalmıştı.

"O güzel kalçanı kaldır." diye fısıldadı Taehyung dudaklarını Jeongguk'un kulak memesine sürtmekten geri durmayarak.

Sesi o kadar kirli ve arsızdı ki Jeongguk'un gözleri bir anda iri iri açılıverdi ve büyüğünün muzipçe parıldayan gözleri dibinde bitti. Başta inanamıyormuş gibi baktı ona. Ardından kalçasını az önce çalıştığı masaya yasladığını ve üzerine uzanarak sandalyesinin kenarına ulaştığını idrak edebildi. Başını aşağı çevirdiğindeyse sandalyenin yükselme mekanizmasını tuttuğunu gördü. Yeni bir utanç dalgası bedenine çarparken dayanamayarak gözlerini kapatıp sızlandığında Taehyung'un yaramaz gülüşü bile bu utancın önüne geçememişti.

Taehyung'un asıl keyif aldığı noktaysa o yerin dibine batış anında bile söz dinlemekten vazgeçmeyerek kalçasını kaldırışıydı.

Kola basıp Jeongguk'un yükselişine ayak uydurarak başını eğdiği bedenden geri çekti. Bir süre kendisine bakmayı sıkı sıkı yumduğu gözlerle reddeden çocuğu alaylı bir keyifle izlemeye devam etse de gözleri yarım at kuyruğu yaptığı saçlarına kaydı. Önüne düşen zülüfleri kulağının ardına itip yanağını kavradı ve başparmağıyla onun için allanmış yanağını okşadı narince.

"Aç gözlerini bambi göz."

Jeongguk elbette ki her istediğini yapma dürtüsünü baskılamak istiyordu fakat fısıltısının o kadar etkileyici bir talepkarlığı vardı ki usulca gözlerini aralamaktan alamadı kendisini. Tatlı bir uykudan uyanmış gibi mağrurdu bakışları. Taehyung yanağını okşamaya devam ettikçe yanağının hemen yanındaki avuca yaslanmak ve o uykuya geri dönmek isteği zuhur ediyordu.

"Beni utandırmaktan vazgeç!" dedi Jeongguk, cümlesinin sonlarına doğru ağlamaklı bir hal alan sesine hakim olamazken. Büyük olanın dudakları yeniden kıvrıldı.

"Ben utandırmak istediğimde utanmıyorsun ki. Sen utanmaktan vazgeç asıl." diye fısıldadı keyifle meydan okuyarak.

Jeongguk'un itiraz etmek için tekrar araladığı dudakları büyüğünün ne demek istediğini idrak ettiğinde usulca yeniden kapanıverdi. Haklıydı çünkü. Taehyung onu gerçekten utandırmak istediğinde Jeongguk utanmaktan ziyade arsızlaşıyordu. Bir cevap veremeyeceğini anladığında dudaklarını birbirine bastırdı ve gamze öbekleri beliriverdi. Taehyung'un gözleri anında bu etkenin kaynağını bulurken birkaç saniye orada takılı kalmış, ardından bir nefes başını kaldırıp tekrar bakmıştı küçüğünün gözlerine.

peña | taekookحيث تعيش القصص. اكتشف الآن