"İsmimi bildiğini biliyordum küçüğüm.. Ah~ bunu çok sevdim."

Karşısındaki adamın gereksiz mutluluğu genci gererken sinirle birkaç nefes almıştı. Ardından geriye doğru adımlayarak sinirle solumuştu.

"Hakkımda ne kadar şey biliyorsun?"

Karşısındaki adam gencin sorusu ile düşünür gibi yaparken kenarda duran sandalyeyi ortaya çekerek konuşmuştu.

"Oturmaz mısın?"

Jisung tek kaşını kaldırırken 'ciddi misin?' bakışı atarak ağzını sinirle aralamıştı. Karşısındaki adamın sakin tavırları gencin korkuyla sarsılmasına yol açıyorken bir dudağını gergince ısırmıştı.

"Anlatmayacağım o zaman, sen bilirsin."

Duyduğu memnuniyetsiz ses tonu ve asık suratla derin bir nefes çeken genç, sakince bir iki adım ilerleyerek oturmuştu. Ardından ne olduğunu anlayamadan arkadan ellerine geçirilen kelepçe ile olduğu yerde debelenmeye başlamıştı.

"Sen! Bu neden?! Hemen çıkar!"

Kulağının dibinde hissettiği sıcak nefesle olduğu yerde donan genç dolu gözlerini birkaç kez kırpıştırırken içinden büyükçe küfür etmişti.

Sonunda yakalanmıştı.

"Han Ji Sung gerçek adıyla Peter Han. Malezya'da doğdu ve orda yaşıyordu. Annesi doktor babası polis. Ama gerçekte pis işlerle uğraşan, pis işlere yardım eden piç ve orospudan başkası değiller."

Gencin gözünden bir damla yaş düşerken arkadaki ellerini yumruk yaparak sertçe burnunu çekmişti.

"Lütfen.."

Ağzından çıkan kelime canını çok yakmıştı. Nefret ediyordu ailesinden, nefret ediyordu kendinden.

"Yanlış hatırlamıyorsam annen organ mafyalarına çalışıyordu. Baban ise içerden bilgi sızdırıyordu. İğrenç bir ailede doğan masum bir çocuk.. Ne kadar ilginç."

Genç gözlerini sıkıca kapatırken zaten bildiği şeyleri bir başkasından duymak acıyan canını birkez daha yakmıştı.

"Sus..."

Sesi titremiş küçük bir çocuk gibi kafasını önüne doğru eğmişti. Utanıyordu ailesinden, utanıyordu kendinden.

"İlgisiz bir ailede hayatta kalmaya çalışan masum bir çocuk ve onu takip eden anksiyete... Sonunda küçük çocuğun delirmesine sebep olmuştu."

"Yapma! sus!.. yalvarıyorum."

Jisung'un ağlaması şiddetlenirken elleriyle kulaklarını kapatamıyor oluşu sertçe, dudaklarını ısırarak kanatmasına neden olmuştu.

"Giderek delirmeye başlayan küçük çocuk halüsinasyonlar görmeye başlamıştı. Ta ki anne ve babası onu hastaneye götürmek için yola çıkana kadar..."

Genç kafasını hızlı hızlı iki yana sallarken o an aklında tekrardan canlanmıştı. Annesinin sızlanışı ve bağırışı, babasının hiçbir şey demeyerek yola bakması ve elinde sıkı sıkı tuttuğu ayıcığı...

"Sana ben kaç kere diyeceğim olur olmadık yerlerde deli gibi davranma diye... Agh~ çıldıracağım cidden bir bu eksikti."

"Sakin ol hayatım~ az kaldı hastaneye. Hem millete kötü bir aile tablosu göstermek istemeyiz değil mi?"

"Haklısın hayat-"

Ve kulakları tırmalayan bir korna sesi ve gözü kamaştıran bir ışık..

TİGER LEE -MinSung-Where stories live. Discover now