Ne zamandır buradaydı?

"Paylaşmak istediğimde sana geleceğimi söylemiştim."

Taehyung elindeki kitabı hâlâ şok içinde ona bakan ve söylediklerini anlamanın yakınından bile geçmeyen Jeongguk'a doğru tuttu. 'Psikolojik ve Psikiyatrik Anomaliler' yazısı garip bir yakalanmışlık hissini beraberinde getirdi.

Onu bu hâle getiren travmalarından bahsediyordu.

Jeongguk her ne kadar direnmeye çalışsa da soğuk ve boş bakışları gözlerini kaçırmasına sebep olmuştu. Taehyung'un dudakları onun bu çocuksu suçluluğuna karşın ruhsuz bir alayla kıvrıldı. Kitabı raftaki yerine koyup yeniden ardına döndü ve Jeongguk'a doğru adımlamaya başladı. Gözleri yerde olan küçüğünün gerginliği aurasına sinmişti.

Uysallığının onu sakinleştireceğini ummuştu fakat daha fazla öfkeleniyordu Taehyung.

Sonunda çıplak ayakları Jeongguk'un terliğine değdiğinde küçük olan heyecan atağıyla birkaç saniye nefesini tutsa da kendisini dizginleyerek başını vakur bir tavırla kaldırdı. Tüm özgüveninin Taehyung'la göz göze geldiği an, saniyeler içerisinde uçup gitmesi ve küçük dudaklarını birbirine bastırarak gamze öbeklerini ortaya sermesi bir olmuştu. Öyle bir bakıyordu ki Taehyung ona, sinirlenmeye bile hak bulamıyordu.

Sinirlenmeliydi Jeongguk; sorunların kaynağının topyekün büyük olan olduğunu yüzüne vurmalı ve çözüm arayışında haklı olanın kendisi olduğunu göstermeliydi. Bunu gerekirse bağıra çağıra yapmalıydı hatta. Lakin işler asla onun istediği ve hissettiği şekilde ilerlemiyordu. Yanlış bir şey yapmadığından adı kadar emin olmasına rağmen bir bakışıyla sadece özürler dileyip dizlerine kapanarak affını bekleme içgüdüsüyle dolmuştu. Üstelik bu aciz his bakışlarına da yansıyordu küçük olanın. İri gözleri kocaman açılmış, kirpiklerinin altından mahcup bir şekilde Taehyung'a bakıyordu yutkunarak.

"Bana-" Sesinin cılızlığı o kadar aciz hissettiriyordu ki, gözlerinin dolduğunu görmemesi için onları kapattı. Eş zamanlı olarak yumruklarını da sıkmıştı. Bunun sebebinin öfkesi olmasını tüm içtenliğiyle diliyordu fakat hayır; sırf Taehyung'a sarılıp ağlayarak koynuna girmemek için kasıyordu bedenini.

Boş bulduğu o bakışların aslında ne denli tesir altına alıcı, manipülatif oldukları gerçeğinin altında eziliyordu.

"Bana gelmek istemediğini iliklerime kadar hissettiren birisini mi bekleyecektim?"

Tüm çabalarının sonucunda eline geçen tek şey kekelememeyi başarmış oluşuydu. Buna bile şükredecek vaziyetteydi. Esmer parmaklar önüne düşen kıvırcık tutamları kulağının ardına bırakıp yanağını avuçladığında neredeyse dizlerinin bağı çözülüyordu. Gözleri yeniden kapandı ve bu sefer de o avuca sığınmamak için savaş vermeye başladı. Onu suçlarken bile üzerinde bıraktığı etkiden kaçamıyordu Jeongguk. Hasta hissediyordu.

Hayır, o gözler asla boş bakmıyordu.

"Sana gelmek istemediğimi nereden biliyorsun?" diye sordu Taehyung küçük olana kabir azabı yaşattığını bile bile geri adım atmazken.

Jeongguk içinde yükselen ağlama isteğini bastırmakta zorlanıyordu artık. Onunlayken her şey çok yeni ve çok yoğundu ve bu yoğunluğa ayak uyduramıyordu. Titreyen dudakları ruhsuzca kıvrıldı. Biliyordu, bir sonraki hamlesine kadardı öfkesi. Taehyung ufacık bir adım atacaktı. Küçücük bir adımda sönecekti içindeki öfke kıvılcımları tutuşamadan. Sadece kendi yangınlarını harlayacaktı Taehyung orada.

Jeongguk'u cayır cayır yakan tek kişi Taehyung olacaktı, kendi kendisini yakmasına bile izin vermeyecekti.

"Dün bu yatakta tek başıma uyandım." dedi Jeongguk güçsüzce. Buruk bir tavırla gülümsedi yanağını okşamaya devam eden adama. O sıcak parmakların çenesine ve oradan da konuştukça kıvrılan dudaklarına kayışına karşın iç geçirse de aciz tebessümü dinmedi. Bayık gözlerle dudaklarına bakması Jeongguk'u bir nebze olsun rahatlatıyordu. O yakıcı bakışlar gözlerine ne zaman ulaşsa dili tutuluyordu çünkü.

peña | taekookWhere stories live. Discover now