3

340 208 125
                                    

Ellerine dokunmak isterim,
Dokunamam arkasından camın.
Ben bir şaşkın seyirciyim gülüm
Alacakaranlığımda oynadığım dramın.
-Nazım Hikmet

                                  🤍

Dudağımdaki gülümsemeyi silemeden minaya yakalanmıştım asıl işte şimdi yanmıştım. Mina bu gülümsemeyi gördü, durur mu hayır tabiiki, hemen salona çağırdı el mecburu gittim yoksa mümkün değil elinden kurtulamazdım.

- Ee güzellik neydi o kapıya yaslanıp gülümsemeler falan?

- Hiç canım ne olucak yani Allah Allah

- Sanki ben ufak bir yalan sezdim gibi, istersen sen baştan anlatmaya başla yoksa bilirsin bir iki adım ötemizde yanii

- Mina sakın bak saçmalama!

- Niye canım hiçte saçmalamıyorum

- Elinden kurtulamam değil mi?

- Mümkün değil öyle bir şey

- off peki anlatıcam 

- dinliyorumm ama dur bekle kız dedikodu çekirdeksiz gitmez diyip mutfağa koşup çekirdekleri alıp geri geldi.

Geçmiş zaman

Yine okuldaydım ders edebiyattı. Hoca bugünkü dersimizde bize bir konu verip onunla ilgili kompozisyon yazmamızı istemişti. Yazmak çok sevdiğim şeylerden biri olduğu için diğer öğrencilerin aksine benim için sıkıntı değildi. Hoca arkasını dönüp konuyu yazdığında yazdığı şeyle donmuştum. İlk bir yutkunamadım sonra ise gözüm dolmaya başladı. Yanımdaki arkadaşım konuyu duyunca bana çevirdi başı beni öyle görünce hiç bir şey demeden sadece sarıldı. Konu ise aileydi.

Yapamazdım nasıl bir şey olduğunu hatırlayamadığım bir şeyi yazamazdım. Hemen dersten çıktım, kendimi nasıl dışarı attığımı bile bilmiyordum. Minaya kısa bir geç gelicem mesajı atıp koşmaya başladım.

Hava bulutluydu, galiba yağmur başlayacaktı. Koştum koştum ve beni ayaklarım gökyüzünü izliyebileceğim uçurumun yanına getirdi. Uçurumun yanına oturup sabahtan beri tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım, sessizce ağlıyordum. O sırada yağmur atıştırmaya başladı, kalkmadım oturdum ve düşünmeye başladım. Beni bu dünyada neden tek bıraktıklarını düşündüm.
Keşke beni de götürselerdi.

Baba, küçük prensesin tek başına yapamıyor. Hani babalar kızlarını bırakamazdı, sen niye bıraktın ki baba?  Bari anne sen kalsaydın... yine bana Cevizli kekinden yapardın. Artık onu bile yiyemiyorum anne hep aklıma sen geliyorsun .

Biraz daha oturup düşünürken yağmur hızlanmaya başladı, hasta olmak istemiyordum o yüzden gökyüzüne dönüp el sallayıp geldim yolu biraz daha hızlı bir şekilde dönmeye başladım.

10 dakikalık yolun ardından mahalle'nin oraya gelmiştim, o sırada karşımdan gelen biri dikkatimi çekti. Kapşonlusunu çekmiş sigarasını içerek yürüyordu. Tam onu izlerken otobüsün önümde durması ile onu kaybettim. Yolda onu ararken bir ara sokağa giren birini gördüm ve ona çok benziyordu. Hemen karşıya geçip ara sokağa girdim.

Çok ıssız görünüyor çöp kenarındaki kediler adeta ürkütüyordu. Sokağa dönüp etrafıma bakıp onu ararken işte tam karşımdaydı ,masmavi gözleri ile karşısındaki ile hararetli şekilde bir konu konuşuyordu. Konuşurken boynunda berilen damar uzaktan bile ne kadar sinirli olduğunu belli ediyordu. O sırada kafasını kaldırdığından da biraz etrafa bakıp en son benim olduğum yere baktığında beni görecek korkusu ile hemen kafamı geri çektim ve hızla geldiğim yolu geri dönmeye başladım.

Geriye döndüğümde bana doğru geliyordu, koşarak hemen o sokaktan çıktım. Bizim mahalleye girdiğimde arkama baktığımda yoktu. Köşede durduğumda koşmaktan nefes nefeseydim, biraz dinlediğimde geri yola koyuldum.

Sonunda eve gelmiştim, içeriden karabiberim çalıyordu galiba birileri yine kendini kaptırarak yemek yapıyordu. Yolumu mutfağa çevirdiğimde tamda tahmin ettiğim gibi Mina oynayarak yemek yapıyordu. Arkasından sarılıp yanağına öpücük kondurduğumda biraz korkmuştu, kafasını çevirip beni görünce sakinleşti;

-Derin neden eve geç geldin bir şey mi oldu, hiç bişe de demedin.

-Yok bişe yavrum ufak bir işim vardı onu halletmem lazımdı.

Canımın sıkkın olduğunu anlayıp bişe demedi fakat elbette bir ara sorucağını biliyorum. Odama geçtiğimde sıcak bir duşun iyi geleceğini düşünüp banyoya girdim. Kısa bir duştan sonra üzerimi değiştirip mutfağa geçtim. Mis gibi yemek kokuları evi sarmıştı. Bende sofrayı hazırlamıştım, yemeği bitirip bulaşıkları koyduktan sonra biraz konuşup odalara dağılmıştık.

Muhtemelen canım sıkkın olunca beni sıkmak istememişti. Yatağa girdiğim de mavi gözlü çocuk aklıma girdi. Bugün ne yaşamıştım öyle! ya beni görseydi ne diyecektim çocuğa ya ben seni takip ettim izlerken de sana mı yakalandım, dicektim. Olmaz Allah'tan görmedi. Ne kadar bir daha karşılaşmak istemesem de o mavi gözlerini bir daha görmek için her şeyi yapardım.

Şimdiki Zaman~

-Ya işte öyle gülüm

-Nasıl yani, senin mavi gözlü çocuk bizim Seher Teyzenin mi torunu?

- Evet mina maalesef

-Niye öyle diyon kız baksana o günden beri aklından çıkmamış.

Bir tane Mina'nın kafasına vurup, geri konuşmaya başladım.

-Ya beni gördüyse ya benim o kişi olduğumu biliyorsa o zaman ne yapıcam.

- Ah evet oda var değil mi? ama görmemiştir ya sonuçta hava karanlıktı nerden bilicek onun sen olduğunu?

-Umarım mina öyledir...

Artık uyku vakti geldiği için yataklara dağıldık yarın okul olmadığından dükkana gidicektim. Yatağa girdiğimde bugünkü olanlar aklıma geldi yine gülümsememe engel olamadım. Hele o sinirden çıkmış boynundaki damara dokunmak isterdim. Bunları düşünürken de uykuya dalmışım.

Evett bir bölümün daha sonuna geldikk. Nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir. Çok uzatmadan sorulara geçmek istiyorum ama siz uzun uzun yorumlar atın. Yıldıza da basmayı unutmayın. Bu Civcivi üzmeyin sizleri seviyorum gelecek bölümde görüşürüz.

~Gelelim sorularımıza:

~ Sizce mavi gözlü çocuk, derini gördü mü?

~Derin mavi gözlü çocuğun peşinden niye koştu?

MiddlemistWhere stories live. Discover now