"Tamam güzelim. Dikkatli gel. Senin için de endişelenmek zorunda bırakma beni," dedi korumacı bir tavırla. Çatılan kaşlarını buradan bile görür gibiydim. Gergin olsa bile gene de kontrollü kalabilen bir yapısı vardı Umut'un. Küçük detaylarla bunu fark edebilen sayılı kişilerdendim. Bu yüzden ona veda ederek telefonu kapadım.

"Ablacığım, hazırlan. Necla teyzeye bırakacağım seni. Mehir ablan gelmiş Muğla'ya onun yanına gitmem gerekiyor," dedim odama koşturarak. Altımdaki eşofmanı bir kotla değiştirip postacı çantamı takarak çıktım odamdan. Anıl'ı salonda göremeyince odasına doğru seslendim. "Anıl! Hazır mısın?"

"Pijamalarımı alayım mı yanıma abla?" diye seslendiğinde Mehir'i gece sonunda toparlamak için onda kalabilme ihtimalimi düşünerek pijamalarını almasını söyledim ve mutfağa döndüm.

Telefonuma bakmadan önce fırını kapatmıştım ve börekleri bir tabağa çıkaracaktım. Bu yüzden yarım kalan işimi tamamlayıp börekleri geniş bir tabağa çıkararak üstünü temiz bir bezle örttüm. Sıcakken Necla teyzeler afiyetle yiyebilirdi. En azından börekler boşa gitmezdi. Mutfaktan çıkıp ayakkabılarını giyen Anıl'ın yanına geçip ben de sandaletlerimi giymeye koyuldum. Işıkları kapattım ve evden çıktık.

"Geç kalabilirim. Beni bekleme sen. Uyu, tamam mı?" dedim Necla teyzenin kapısını çaldıktan sonra. Kapı çok geçmeden Necla teyze tarafından açıldı. "Necla teyze kusura bakma bu saatte rahatsız ettik ama Mehir geldi Muğla'ya. Yanına gitmem icap ediyor." Necla teyze Mehir'i tanıyordu ve onun durumları hakkında biraz fikre sahipti. Bu yüzden ona ayrı olarak bir açıklama yapmak zorunda kalmam gerekmiyordu.

"Tamam kuzum tamam. Sen git. Biz yavru kurda bakarız," dedi Necla teyze Anıl'ın başını okşayarak. Gerginlikle tuttuğum nefesimi bırakınca elimdeki börekle dolu tabağı Necla teyzeye verdikten sonra Anıl'a doğru eğildim ve sıkıca sarıldım.

"Üzme tamam mı Necla teyzeyi?" diyerek veda ettim ve taksi durağına koşturmaya başladım.

Taksi durağına varınca aceleyle sırada bekleyen taksiye bindim. Binmeden hemen önce de endişemin beni daha fazla ele geçirmemesi için Mehir'in durumu hakkında düşünmemeye özen gösterdim. Onun yerine bir aydan daha az bir zaman kalan finallerimizi düşündüm. Hocalarımızın hiçbiri finallerden önceki son haftada ders işlemiyor onun yerine genel bir tekrar yapıyordu. Ben de o hafta içinde notları Hikmet abiye satıyordum. Parayı aldığımda Anıl'ı biraz şımartmalıydım kesinlikle. Küçük bir geziye götürmeliydim onu. Piknik de yapardık belki de. Çok severdi pikniği. İkimizin de enerjisini yükseltirdi bu. Yazın yaklaşmasına hazırlık olurdu hem de.

Aklımda Anıl'ı götürebileceğim piknik mekânlarını düşünürken taksici abi Mehir'in evine beni ulaştırmıştı bile. Ücreti verdikten sonra inip Mehir'in dairesinin zilini çaldım. Mehir asansörü olmayan binanın beşinci katında oturduğu için merdivenleri hızla tırmandım. Daire kapısının önüne geldiğimde kapı açılmıştı çoktan. Ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim ve Mehir'in odasına yöneldim.

Mehir ayna karşısında bir ruj sürerken Umut da onu izliyordu. Sonra aynadan göz göze geldik Mehir'le ve şaşkınca bana döndü.

"Bu ne hal lan?" dedi kıyafetlerimi gösterip. Ben de üstüme baktım ve omuz silkerek ona döndüm tekrar. "Mal mısın? Marmaris'in en ünlü kulübünde doğum günü partisine gidiyorsun. Bu halde mi gidilir? Kot ve tişört?"

"Ne var ya benim halimde? Gayet normal işte. Ayrıca sen de kot giymişsin," dedim savunmaya geçerek.

"Üstümde penye mayo var ve destekli sutyen giyip göğüslerimi sergiliyorum herkese. Yırtık kotum da squatla harika olmuş götümü sergiliyor. Ve topuklu ayakkabı giyeceğim. Kırmızı rujum var. Ben umursamaz bir orospuyum. Nasıl senin kıyafetlerinle benimkileri bir tutarsın? Sen ev halinle gelmişsin! Çabuk değiştir üstünü hemen!"

Bahar RüzgârıWhere stories live. Discover now