19

67 8 1
                                    

11-12. bölümlerin zamanına Hanbin'in bakışı. Daha iyi anlamak için bu bölümden önce o bölümlere kısaca göz atmanızı öneririm. :)

&

Hanbin'den...

Mutluluğumuzun dinişi nasıl başladı?

Sanırım daha fazla yakınlaştığımız zamanlardı.

Wonyoung'a bulandığı için anlatamadığım geçmişim beni dört duvar arasına sıkıştırmaya devam ediyordu. Oysaki o geçmişin içinde sadece Wonyoung yoktu. Çocukluğum, ilk gençlik yıllarım, sevdiklerim... Anlatmadıklarımın ötesinde koca bir hayat yatıyordu.

Onunla paylaşamadıklarımı göstermeye kararlıydım. O zaman belki sözler gerçekten etkisiz kalırdı. Bu yüzden ellerinden tuttum ve onu, direksiyonu başka bir hayata çevrilen arabama bindirdim.

Jinri'yi ailemle tanıştırmak istiyordum.

Radyoda annem sayesinde sevdiğim bir şarkı başlayınca sevgilimin eli radyoya uzandı. Onu değiştireceğini anlayarak "Burada kalabilir mi?" diye rica ettim. "Bu en sevdiğim şarkı."

Sessizce elini geri çekti. Parçanın mutlu havası arabayı etkiler sanmıştım. Ama ona baktığımda ruhunun pencerenin dışında kaldığını anladım. Çok uzaklara dalmıştı.

Onda her geçen gün daha sık gördüğüm bu hüzünlü ifadeyi sevmiyordum. Sorduğumda her ne varsa benimle paylaşmıyordu. Ama şuan tatile gidiyordu. Sınavları bitmiş ve iyi geçmişti. Sevgilisiyle baş başaydı. Onu üzen ne olabilirdi ki?

Bir hevesle "Mutlu musun?" diye sordum. Yalan da olsa, mutluyum, demesini çok istiyordum. Kısa bir süre cevapsız kalmasını değil.

Sonunda başını pencereden bana çevirdiğinde "Ne dedin?" diye sordu. Bu şüphe aklımda defalarca çınladı. Onu mutlu edemeyen ben miydim?

O bana bakmaya devam ederken bu sefer kestirip atan ben oldum. "Hiç." Sonrasında gözlerimi yoldan ayrılmadı. Ama aklımın zamanı ondan hiç gitmiyordu.

Pes etmek için erkendi. Bu tatilin ona iyi geleceğine dair umudum tamdı. Şehrime geldiğimizde yaşadığım her noktayı bir bir ona göstermeye başladım. Kötü ruh hali sonunda dağılmıştı.

Ona göstermediğim tek bir yer kalmıştı. Bir gece kirli çamaşırlarımızı toplayıp o yere geldik. Şehrin ünlü çamaşırhanesi, bir zamanlar hayatımın her gününün geçtiği yerdi.

Jinri ile duvarlara sevgilerini tazeleyen eski aşkların baş harflerinde ellerimizi gezdirdik. O aşıkların bazıları tanıdıklarım iken bazıları en yakın arkadaşlarımdı.

"Sen burada neredesin?"

Jinri'nin sorusu üzerine küçük bir süre düşündüm. Wonyoung ile buraya gelmiş olmalıydık ama anılarım kesik kesikti. Bulanık görüntüleri hatırlamayı reddederek "Ben orada yokum." dedim.

Ama sevgilimin durmaya niyeti yoktu. "Bu olamaz mısın?" diye sorduğu H harfinin yanındaki W harfini görür görmez tüm buğulu görüntülerim netleşti. Evet, bizdik.

Ancak zihnimde ortaya çıkan görüntülerin artık hiçbir değer kaydı yoktu. Gözlerimdeki panik, Jinri'nin düşüncelerinde farklı bir konuma düşme sanrısıydı.

Amacım burada eski anılarımı hatırlamak değil, onunla yeni anılar yaratmaktı. Onu bir anda belinden yakalayıp makinelerle arama koydum. Aramızdaki mesafe azdı. El ele, göz gözeydik.

Aşk sarhoşu gözlerim kendi halime çok direnemeden kapandı. Onun geri çekildiğini hissedene kadar tüm mutsuzluklarını unutmuş gibiydim. Gözlerimi açtığım an o mutsuzluğuyla tekrar karşılaşmak, yaralayıcı bir hatırlatma biçimiydi.

İşte böyle uzaklaşmaya başladık.

how did it end? 〄 sung hanbinWhere stories live. Discover now