yirmi iki, günahın ilk izi.

313 24 11
                                    

Serter'den,

Yokluğuna alışmaya çalışıyordum.

Başarılı olup olmadığım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Kendimi boşluğa düşmüş gibi hissediyordum ve bunu aşmaya çalışmak benim için gerçekten zorlayıcı oluyordu. Hayatımı adadığım insanı hayatımdan çıkartmaya çalışmak ve geriye yaşamaya dair herhangi bir şeyimin kalmamış olması ne kadar aciz olduğumun göstergesi gibiydi. Ona bu kadar bağlanmış olmanın verdiği hasarlarla başa çıkmaya çalışıyordum. Gerçekten, hayatını tek bir insana bağlamak ve tüm geleceğini ona göre şekillendirmek aptallıktan başka bir şey değildi.

Kendi hatalarımın sonuçlarını yaşıyordum. Tüm yükü Hazar'a yükleyemezdim.

"Sonuçlarda herhangi bir değişiklik yok. Stabil ilerlemeye devam ediyoruz ama bunun iyi bir şey olduğunu unutma ve stresi hayatından uzak tut olur mu?" Doktorun sözleriyle birlikte usulca başımı salladım ve gülümsedim. "Merak etmeyin, çabalıyorum." dediğimde gülümsememe karşılık verdi. Şimdiye kadar beni ayakta tutmak için oldukça çaba göstermişti. Her ne kadar stres faktörünü hastalığı ilk öğrendiğimiz andan itibaren uyarmaya çalışsa da stresten uzak yaşamayı pek becerememiştim. Şimdi ise, bunun için ekstra çaba sarf ediyordum.

Bir sonraki randevuya olumlu bir şeyler öğrenme umuduyla odadan ayrıldım. Ellerimi montumun cebine sokarak hastane koridorunda çıkışa doğru adımlamaya başladım. Merdivenlere ilerleyeceğim sırada adımın seslenilmesi ile adımlarım duraksadı. "Serter Bey?" Kalın bir erkek sesiyle birlikte arkamı doğru döndüm ve gülümseyerek yüzüme bakan genç adamı inceledim. Kim olduğu hakkında herhangi bir fikrim yoktu fakat anımsıyor gibiydim. Bana doğru yaklaştı ve elini selam vermek adına uzattı. Tanımamış olmanın utancıyla yanaklarım hafif bir şekilde kızarmıştı fakat selamını geri çevirmemek adına elimi uzattım. Kısık bir nefes verdi ve bakışları yanaklarımda dolaştıktan sonra yüzünde bir gülümseme yer edindi.

"Tanımamış olmanız çok doğal, sadece iki kez karşılaştık ama tanışma fırsatımız olmamıştı." diye ortamı yumuşatmaya çalıştığında gergince gülümsedim. "Şirketinizin melek yatırımcılarından, Kayra Soykan ben." İsmini söylemesi ile birlikte kim olduğunu çok net bir şekilde hatırlamıştım. Şirket için en önemli yatırımcılardan biriydi ve toplantılarda her zaman ismi geçiyordu. "Kusura bakmayın lütfen, kafam bu aralar biraz dağınık. Serter ben de ama siz zaten biliyorsunuz." diye yanıt verdim mahçup bir ifadeyle. Hafif bir şekilde gülümsedi ve beraber yürümek için eliyle merdivenleri işaret etti. Ona ayak uydurdum ve ellerimi tekrardan ceplerime sokarak yürümeye başladım. "Sizi buraya hangi rüzgar attı?" diye sorduğunda başımı öne eğdim ve titrek bir nefes verdim. Buraya geliş nedenimi söyleyemezdim.

"Rutin kontroller. Siz?" diye kestirip attığımda gözlerini kıstı. İnanmamış gibi gözüküyordu. Muhtemelen beni doktorun odasından çıkarken görmüştü ve kalp yetmezliği konusunda uzman bir doktorun odasından çıkmam 'rutin bir kontrol'den fazlası gibiydi. "Yakın bir arkadaşım kalp yetmezliği hastası, son evre. Onu ziyaret için gelmiştim." dediğinde kalbim telaşla kasıldı. Ben de mi bu duruma gelecektim? Anlayışlı bir şekilde başımı salladım ve geçmiş olsun dileklerimi ilettim. 

"Umut var mı?" diye sordum buruk bir sesle. Bir yandan otoparka doğru adımlıyorduk. Göz ucuyla Kayra'ya doğru baktığımda üzgün bir şekilde kafasını salladığını görmüştüm. Üzüntüsünü kalbimde hissediyordum. "Çok zor. Hastalığın bu evreye gelmeden reaksiyon göstermesini bekliyorduk, olmadı. Ama umut her zaman vardır değil mi?" diye bana yönelik bir soru yönelttiğinde zar zor gülümseyerek başımı salladım. Benim de aynı sorun ile savaştığımı bilseydi muhtemelen bu soruyu yönelteceği son kişi olurdum. 

Serter | KompleksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin