🔱 1· BÖLÜM 🔱

234 21 29
                                    

Üstüme Sifon Çekiliyor

Bakın, lise son öğrencisi olmayı ben istemedim.

Babamın benim için bir dilekçe yazacağını umuyordum.

Sevgili her kimsen,
Lütfen Percy Jackson'ı sonsuza kadar okuldan muaf tut ve diplomasını ver gitsin.
Teşekkürler,
Poseidon

12 yaşımdan beri tanrılar ve canavarlarla savaştıktan sonra bunu hak ettiğimi düşünmüştüm. Kaç kere kurtardım dünyayı... üç kere mi? Dört mü? Sayısını unuttum. Ayrıntıları bilmenize gerek yok. Şu noktada ben bile ayrıntıları hatırladığımdan emin değilim.

Belki de şey diye düşünüyorsunuz Ama vay be! Sen bir Yunan tanrısının oğlusun! Harika bir şey olmalı!

Size açık olayım mı? Çoğu zaman, yarı tanrı olmak iğrençtir. Aksini söyleyen sizi bir göreve göndermeye çalışıyordur.

İşte vaziyetim buydu, büyülü bir hafıza kaybı yüzünden tüm 3. sınıfı pas geçtikten sonra (hiç sormayın), derslerimin başladığı sabah yeni bir lisede -yine- koridorda ayak sürüyordum. Kitaplarım kollarımdan taşıyordu, ve üçüncü dersim olan İngilizce sınıfını nereden bulacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Matematik ve biyoloji zaten beynimi eritmişti. Günün sonunu nasıl getireceğimi bilmiyordum.

Sonra hoparlörden çıtırtılı bir ses duyuldu: "Percy Jackson, danışmanın odasına bekleniyorsunuz."

Neyse ki diğer çocuklar henüz beni tanımıyorlardı. Kimse bana bakıp gülmedi. Öylece arkamı döndüm, gayet sıradan şekilde yolumu yönetim kanadına kıvırdım.

Alternatif Lisesi, Queens'te önceden ilkokul olan bir binaya yerleştirilmiş bir okul. Bunun anlamı, çocuk boy sıralar var ve dolapları yok, yani dersten derse geçerken bütün eşyalarını yanında taşımak zorundasın. Her koridorda önceki ilkokulun neşeli anılarını görebiliyordum- duvarlardaki parmak boyası lekeleri, yangın tüplerinin üstünde soyulan tek boynuzlu at çıkartmaları, ara sıra hissedilen meyve suyu ve çıtır kraker kokusu.

AHS (Alternatif Lisesi) lise kariyerini bitirmesi gereken herkesi alır. Islahevinden gelmen, ağır öğrenme zorluğun olması ya da gerçekten çok kötü şansa sahip bir yarı tanrı olman önemli değil. Ayrıca burası New York bölgesinde son yılımı okumam için beni kabul edip geçen yıl kaçırdığım dersleri toparlamama yardım eden tek okul.

İyi tarafından bakarsak bir yüzme takımı ve olimpik havuzu var (neden bilmem), bu yüzden üvey babam, Paul Blofis, buranın bana uyacağını düşündü. Deneyeceğime söz verdim.

Ayrıca kız arkadaşım Annabeth'e de söz verdim. Planımız benim okuldan zamanında mezun olup üniversiteye birlikte gitmemizdi. Onu hayal kırıklığına uğratmak istemedim. Onun Kaliforniya'ya bensiz gitmesi düşüncesi beni uykusuz bırakıyordu...

Danışmanın ofisini bir zamanlar okulun reviri olan yerde buldum. Bu sonuca duvarda ağzında termometre olan üzgün mor bir kurbağa resminden vardım.

"Bay Jackson! İçeri gelin!"

Rehberlik danışmanı elimi sıkmaya hazır halde masasının etrafından dolaştı. Sonra kucağımda neredeyse üç bin kiloluk ders kitabı olduğunu fark etti.

"Ah, onları şurada bir yere bırak," dedi. "Lütfen otur!"

Bana göre yaklaşık otuz santimetre alçak olan mavi plastik bir sandalyeyi işaret etti. Oturunca kadının masasındaki şeker kavanozuyla aynı hizaya geldim.

"Ee!" Danışman, gayet rahat görünen kendi yetişkin boy sandalyesinden bana ışık saçtı. Şişe dibi gözlükleri gözlerini yüzüyor gibi gösteriyordu. Deniz kabuğu şeklinde kıvrılmış gri saçları bana istiridye yatağını anımsattı. "Nasıl, yerleşebildin mi?"

The Chalice of the GodsWhere stories live. Discover now