Alnına yapışan nemli saçlarını geriye doğru ittirip dilini dudaklarında gezdirdi. Ateşime odun atıyor, daha çok harlıyordu beni sanki. Tamamen yakıp kül edene kadar da vazgeçicek gibi durmuyordu.

Liseden kalma arkadaşlarıyla konuşurken ben onu izliyordum. Bakışlarım yan taraflarına kaydığında bir kız grubunun onu izlediğini ve onun hakkında konuştuklarını gördüm. Onlara göz devirsem de hak veriyordum.

Jeon jungkook uzun boyu, geniş omuzlarıyla, dövme dolu kaslı kollarıyla, onu daha çekici yapan pircingleriyle, göz alıcı keskin çene hattıyla ve gülümsediğinde iki yanağında oluşan o güzel gamzeleriyle herkesin sahip olmak isteyeceği türden bir erkek arkadaştı.

Bunun yanı sıra tavırlarıyla bile dikkatleri üzerine çekiyordu. Kendinden emin bir ifade vardı her zaman gözlerinde.  Omuzları dikti. Saçlarını geriye taraması bile nefes kesici gösteriyordu onu. Ya da diliyle sürekli dudaklarını ıslatması veya ukala tebessümü ve göz kırpışı... Tüm bu basit şeyleri yaparken bile en iyisiydi.

Ona çekilmemek yada kapılmamak elde değildi.

O gruptan bir kızın hareketlendiğini gördüm. Yüzündeki sevimli gülümseme ile jungkooka doğru yürüyordu. Saçlarını geriye atıp, omuzlarını dikleştirdi ve tatlı bir tavırla jungkookun omzuna dokunarak konuştu.

Jungkook kaşlarını kaldırıp önce omzuna konan ele baktı ardından o elin sahibine. Kız çok güzeldi. Jungkookun dikkatini çekebilecek türdendi. Ve yüzündeki gülümsemeden dikkatini çektiğini anlamıştım da.

Göğsüm yükselip alçaldığında bardağımdaki son yudumu kafama diktim. Ona kimsenin dokunmasını istemiyordum. Onun kimseye dokunmasını istemiyordum. Yalnızca benim olmasını istiyordum. Ona bir tek ben böylesine yaklaşmak istiyordum.  Ama yalnızca istemekle kalıyordum.

Sandalyemde dönerek boş bardağı tezgaha bıraktım. Önündeki barmene doğru iteleyerek bir yenisini istedim. Başıyla beni onaylığında bardağı aldı. Önüme dolu olarak bıraktığında ilk yudumu gönderdim boğazımdan.

İçkiden tekrar bir yudum alacağım sıra bardağı tutan elime ince parkmaklar dolandı. Buz gibi parmaklar. Jeon jungkook

Ona dönmek için hareketlendiğimde beni engelledi. Başını omzuna yaslayarak bardağı parmaklarından kurtarıp tezgaha bıraktı. "Kaçıncı bu? Saatlerdir içiyorsun"

Omuz silkerek dudaklarımı yaladım. Yanağını yanağıma sürttüğünde gözlerim kapanacak gibi oldu.   Ve kısa bir anlığına kapadım gözlerimi fakat dönen sandalyeyi hareket ettirerek aralanmasına sebep oldu. Yüz yüze geldiğimiz de bir bacağını bacaklarımın arasına sokarak birbirinden ayırdı ve tamamiyle bacaklarımın arasına girdi. Kalbim yakınlığı ile çarpmaya başladı.

Ağır ağır çarpan kalbim eziyet ediyordu bana. Bu ani hareketleri kalbimin ağrımasına neden oluyordu.

Ben ona alttan bir bakış attığımda kimseyi umursamadan yüzüme doğru yaklaştı. "Şöyle bakma"

"Nasıl" dedim ellerime tırnaklarımı geçirerek

"Böyle, sevilmek isteyen yavru kediler gibi." Gözlerim istemsizce ağırca bir kez kapatıp açtım. "Cidden bakma şöyle" dedi yutkunup bakışlarını benden çekerek.

Alt dudağımı ağzımın içine çekip ısırarak bıraktım. Bakışlarım göğsüne indirdiğim sıra yan tarafımızdan jiminin sesini duydum.

"Porno mu çekiyorsunuz amına koyayım bu hal ne böyle? " Dediğinde jungkooku göğsünden ittirerek sandalyemi yine barmenin tarafına doğru çevirdim.

just friend? | tkWhere stories live. Discover now