🍁 8🍁

839 108 13
                                    


İyi okumalar ❤️

Yattığı yerde gözleri tavana bakarken hemen yanında onunla birlikte yatan pişmanlığa bakmadı. Pişmanlık ona sarıldı, sarstı, kulağına can yakıcı sözler fısıldadı, o sadece tavana baktı. Sanki tüm pişmanlığını oraya hapsedebilecekmiş gibi dümdüz tavana baktı. Bir ara nefes almayı unuttu, ciğerlerinde tükenen hava göğsünü yaktığında isteksizce nefes aldı. Burnuna dolan kokuyla pişmanlık ellerini boğazına sardı. Nefes almayı unutmuyordu aslında, burnuna dolan bu koku o kadar tanıdık bir özlemle dolduruyordu ki içini, olabildiğince az nefes alıyordu.

Kalbinden tüm vücuduna yayılan acı, hasretten türemişti. Uyuşmuştu, aklının aksine vücudu hissizleşmişti. Alıştığını sandığı her ana karşın alay dolu bir tebessüm meydana geldi dudaklarında. Üç senenin sonunda içinde bulunduğu hale güldü. Tutmadı kendini, dudaklarından dökülen kıkırtılar kendi acınası haline eşlik etmek içindi. Yattığı yerden doğruldu, kahkahaya evrilen kıkırtılarını saçlarına attığı elleri böldü. Sıkı sıkıya tutup acımadan çekti kıvırcık tutamları, acıyla inledi. Kalbindeki acı dinmediğinde çığlık atmak istedi.

İnsan nasıl kurtulurdu bu histen? Bir enkaz gibiydi. Eline aldığı balyoz ile küçük kardeşini yıkan, yıllar sonra onun tarafından yıkılan enkazdı.

Onu aradığı bu odada onun hayal kırıklığı olduğunu bilerek durmak, onu solumak ama kolları arasına alamamak ve artık onun ihtiyaç duymadığı biri olmak çok ağırdı.

Ağzından çıkan "abi" kelimesi kulağında yankılandı. O küçük çocuk değildi ona seslenen, nefes alır gibi abi diyen çocuk değildi. Her harfi sevgiyle besleyen çocuk değildi. Dağılmış genç bir adamdı, dağıtmaya yeminli genç bir adamdı.

Ellerini saçlarından çekti. Dizleri üzerine bıraktığında bileğinde alt alta duran iki tarihe baktı. Altta duranı baş parmağı ile okşadı. Bazı şeylerin değeri kaybettikten sonra bilinirmiş, kaybetmek üzereyken insanın aklı başına gelirmiş. Ama Cem için bu böyle değildi. O hep farkındaydı. Aras'ı ilk gördüğünde, Aras ona ilk abi dediğinde, ona ilk güldüğünde, onun yüzünden ilk ağladığında, sarıldığında ve öptüğünde, yanı başındayken ve kilometrelerce uzağındayken... Hep farkındaydı.

Bir dünya vardı içinde yaşadığı ve bir dünya daha vardı içinde yaşattığı. İçinde yaşattığı için içinde yaşadığı dünyayı yakardı. Hep böyle düşünüyordu ama düşündüğünün aksine yapmıştı. İçinde dönen dünya belki de artık ondan tarafa dönmüyordu, hala içindeydi ama onu hissedemiyordu.

Bir kapı sesi duydu. Bakışları dijital saatin ekranına kaydığında nefesini tuttu. Gecenin üçüydü, duyduğu ayak sesleri belki umudunun düşüydü. Kendinin düşüşüydü.

Uyuyor gibi mi yapsaydı, kalkıp hesap mı sorsaydı? Ağlayarak özürler dileseydi affedilir miydi? Affedilmesi gerekir miydi? Tüm yaptıkları ne içindi ki zaten? Bugün içindi. Aralarındaki bu bağ kopsun diyeydi. O zaman niye kanayan ellerine, ayaklarına batan acizliğine rağmen tutuyordu kopan o ipi? Aralanan dudaklarından alev gibi bir nefes daha aldı. Geçmeyen saniyeler onunla dalga geçer gibiydi. Zaman somuttu, parmak uçlarına değerek usul usul akıyordu. Kağıt kesiği misali tenine çizikler atan saniyeler yaktı canını. Usulca değe değe geçti, çok acıdı, beklerken çok canı yandı. Sonra kapı açıldı, karanlığa bir ışık gibi doğdu, odadaki kokunun sahibi olduğunu belli edercesine ondan burnuna doğru bir hayat yayıldı. Kokladıkça yaşadı.

Geldin...

Bir çok şey demek istedi ama diyemedi. Aras bir süre olduğu yerde dikildi, sanki bir şeyi bekliyor gibiydi ama Cem ona istediğini vermedi. Ne zaman vermişti ki? Ona doğru yürüyen çocuk ile birlikte yürüdüğü yol oldu, attığı her adım üzerine basılıp geçildi. Durdu bir süre sonra, üstten üstten baktı.

Anlamıştı Aras, abisinin ağladığını, pişmanlığını, çaresizliğini, gözlerinden akan acizliğini... Hepsini anlamıştı. Küfür etmek istedi, ailesine, arkadaşlarına, bunu abisine yaptıran, bunu onlara yapan herkese ve her şeye küfür etmek istedi ama yapmadı. Olduğu yerde diz çöktü, yatağın önüne dizleri üzerine çöktü. Taşıyamadığı bir özlem vardı üzerinde, senelerdir üzerine yük olan bir özlem. Nihayet ondan ayrılıp yükünü aldığında alışkın olmadığı bu hafiflik ile çökmüştü olduğu yere.

"Bir daha yalan söylersen seni asla affetmem."

Aras'ın ağzından çıkan söz Cem'in dudaklarına bir tebessüm, yanaklarına ıslaklıklar eklerken Aras hırsla abisine atıldı. Karnına sarılıp derin bir nefes aldığında boğazından çıkan acı dolu ses boğulmaktan son anda kurtulan birinden çıkar gibiydi. Sanki yıllardır boğuluyor da artık nefes alıyor gibiydi. Başının etrafına dolanan ince kollar ile daha sıkı sarıldı önündeki bedene, derin nefesler aldı. Boğazına yakan hisse engel olamadı ve onsuz geçen yıllara, yalnızlığına ağladı.

Kolları arasında sanki açık bir yarası varmış gibi ağlayan çocuğa bakakalmıştı Cem. Ona bunu yaptığın farkına daha yeni varıyordu. Ona sıkıca sarılan küçük kardeşine nasıl bir yara açtığını daha şimdi anlıyordu. Kafasını kaldırdı ve beyaz tavana baktı yine. Acıyla yutkunduğunda adem elması boğazında zorlukla hareket etti.

İkisinin de kanayan yarasına bugün oksijen değmişti, yıllardır kanayan o yaraya bugün ilk temas gelmişti. Ufak bir sarılma bile pansumanken bir adım ilerisi acısız bir dikişti.

Kollarındaki çocuk ağlamayı kesmediğinde sırtını yatak başlığına dayayıp onu kolları arasına çağırdı. Tüm istediği buymuş gibi kolları arasına giren çocuk iç çekişleri ile uyuyakaldı. Cem de ona eşlik etti, yorgun bedenine karşı gelemedi ve uykunun o boşluğuna atılıverdi.

Birkaç saat sonra hala Aras kollarındayken uyandı. Tuvalete gitmek için hareket ettiğinde tüm vücudunu sıkıca saran kollar ona izin vermedi.

"Gitme."

Kaşları çatılı ama gözleri hala kapalı olan çocuğa bakıp alnına rahatlatıcı bir öpücük bıraktı.

"Tuvalete gideceğim, sen uyumaya devam et abicim."

Son kelimesiyle gevşeyen kollar ona izin verdi, kalkması için gereken alanı tanıdı ve uyumaya devam etti. Cem yavaşça olduğu yerden kalktı, hızlıca tuvalete gitti ve Aras'ı tekrar rahatsız edip uyandırmamak için diğer yatağa ilerledi. Bakışları onun uyuduğu tarafa kaydığında gözleri açık ona bakan çocuğu gördü.

"Uyu demiştim."

"Uyuyamıyorum."

Gidersin diye korkuyorum, diyemedi Aras.

Cem diğer yatağa yatmaktan vazgeçti, ona bakan kardeşinin yanına ilerledi ve kalktığı yere tekrar uzandı. Yan tarafa dönüp onunla göz göze geldiğinde elini kaldırıp pürüzsüz yanağa bıraktı.

"Uyu hadi, bir yere gitmeyeceğim."

"Git, bu sefer arkandan geleceğim."

Uykuya yenik düşen çocuğun dediğine gülümsedi. Ciddi olduğunu biliyordu, fark etmişti. Bugüne kadar olan tüm çabaları yersizdi.

Aras abisini bırakmayacaktı, Cem ise bir şey yapmayacaktı. Yaptığı her şey elinde bolca özlem, pişmanlık ve bir hiç bırakmıştı. Aras ne istiyorsa o olsundu, o nasıl mutlu olacaksa o olsundu. Zaten Cem kardeşi mutlu olduğunda mutluydu.

Elinin altındaki teni okşarken yılların ardından huzurlu olduğu ilk anın tadını çıkardı. İçinde yaşattığı dünyayı hissediyordu, tüm dünyasıydı o, her şeyiydi.

...

Bölümü atmayı unutmuşum, şimdi aklıma geldi.
Umarım seversiniz.
Atamadığım diğer bölümlere özür niteliğinde olsun 💞

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 10, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ma Boy | bxbWhere stories live. Discover now