🍁 5 🍁

1K 117 8
                                    

İmkansız... Ağır kelime imkansız. Öyle herkes taşıyamaz, kaldıramaz yükünü. Tek başına dahi insanı yere düşüren, avuç içlerine taşlar batıran, canını çok yakan, essahlı bir kelimedir. Tek başına dahi yerden kalmana izin vermeyen bu kelime bazen "yasak" ile ittifak kurar. "Umut" elini uzattığında ve sen dizlerinin üstünde durup ayağa kalmaya çalıştığında kahkaha atar sana, kalkmana izin vermez kalktığın yere geri iter seni. Ağlamaya başlarsın, umudun dahi elinden aldığında kendi haline, acınası haline ağlamaya başlarsın. Etrafına bakarsın, yanında duracak birini ararsın, işte o zaman ittifaka başka bir katılır: yalnızlık.

Yalnızlık, yalnız değildir, hemen yanındaki ayrılık ile el ele tutuşmuştur. Yalnızlık bile yanlız değilken senin yanında hiç kimsen yoktur.

Etrafın çevrilmeye başlar. Umutsuzluk, mutsuzluk, acizlik, sevgisizlik... Hepsi sana gülerken sığınmak istersin, ne olursa olsun, nasıl olursa olsun sığınmak istersin. O sırada korku çıkar gelir. Sahte kanatları yoktur, kandırmaya bile çalışmaz seni ama sen ona kanarsın. Korkuya sığınırsın. Bir köşeden seni izleyen acıdan kaçmak için korkuya sarılırsın. Canın yanmasın diye hayatın boyunca korkarak yaşarsın.

Cem hayatı boyunca acıdan kaçmak için korkuya sığındı. Çok korktu Cem, öyle hayaletlerden, öcülerden ya da palyaçolardan korkmadı. Kendi için hiçbir şeyden korkmadı.

Aras'ın korktuğu köpekten değil, Aras'ın köpek tarafından kovalanmasından korktu. Bazen ona tokat atan annesinden değil annesinin Aras'a vurmasından korktu. Babasının küfürlerinden korkmadı, babası küfür ederde Aras ağlar diye korktu. Aras ilk kez bisiklete bindiğinde düşer diye, gece kabus görüp ağlar diye, gök gürültüsünden korkar diye... Cem, göz bebeği kardeşine bir şey olur diye çok korktu.

Bir gün yanına olamaz diye, uyandığında ilk kardeşini göremez diye, Aras artık onu sevmez diye, günü gelir de ayrılırlar diye... Cem çok korktu.

Küçük kalbinde bir terslik olduğunu ilk fark ettiğinde, küçük kalbi hatasının farkındalığı ile ilk kez acıyla sıkıştığında ne yapacağını bilemedi. Bu yüzden korkuya sığındı.

"Ağlama abicim."

Korkutuğu her şey bir bir gerçekleşirken yere düştüğünü biliyordu. Elini kolunu bağlayan her hissi onun acınası haline gülerken bu aciz halini küçük kardeşine fark ettirmemeye çalıştı.

"Gitme... Abi gitme."

Aras beline sarılmış hıçkırarak ağlarken titrek bir nefes aldı.

"Tamamen gidiyor değilim ya."

Sarı saçları ağlamaktan ve terden yüzüne yapışmış çocuğun saçlarını alnından çekmek istediğinde izin vermedi Aras, hırsla kafasını çekti elinden ama uzaklaşmadı. Yüzünü sertçe göğsüne gömüp ağlamaya devam etti.

Canı yanmasın dediği kardeşinin canını kendisi yakmıştı, bir damla göz yaşı dökmesin dediği kardeşini kendisi ağlatmıştı. Onu görememekten korkarken bugün kendisi gidiyordu. Gülüşlerini duymak yüreğini heyecandan sıkıştırırken bugün hıçkırıkları yüreğini dağlıyordu.

"Niye abi? Burada üniversite yok mu?"

"Aras..."

"Kocaman ülkede okul mu kalmadı?"

Çığlık atarak söylediği her sözden sertçe yutkundu Cem.

Bir gün Aras beni sevmezse?

Sığındığı korku fısıldadı. Bu hayatta bunun acısından daha ağırı olabilir miydi?

"Perişan ettin oğlum kendini."

Annesi üzgün ve telaşlı gözlerle oğluna bakarken Aras onu duymuyordu.

"Gidersen...Abi gidersen seninle konuşmam."

Sustu Cem, belki de en iyisi buydu.

"Gidersen yemeklerimi yemem."

Garajdan çıkan araba ile Aras biraz daha sıkı sarıldı.

"Hiç ders çalışmam. Okula gitmem."

Gürkan Bey kornaya bastı.

"Gece hiç uyumam, abi uyuyamam lütfen gitme."

Cem derin bir nefes aldı, kollarını hıçkıra hıçkıra ağlayan bedene sıkıca sardı ve özleyeceği her an için kocaman sarıldı. Kıvırcık saçlarından gelen tanıdık şampuan kokusu burnunu sızlatırken gözlerini kırpıştırdı ve gelen yaşları geri itti.

" Ağlama artık, geri geleceğim. Derslerine sıkı çalış, okula git, yemeklerini güzelce ye, uyumazsan büyüyemezsin. Büyüyemezsen nasıl benimle aynı boyda olacaksın?"

"Abi.."

"Şşh, yeter. Şimdi ben gidiyorum, sen de ağlamayı bırakıyorsun. Geri geleceğim abicim, üniversiteye giden tek kişi ben miyim? Telefonda konuşuruz, tatillerde zaten evde olacağım."

Kardeşini omuzlarından sıkıca kavradı ve kendinden ayırıp yavaşça sarstı.

" Ağlama artık, beni de üzüyorsun. "

" Abi..." Aras ağlamaktan kısılan sesi ile fısıldadı.

"Küçükken, annemle babam kavga ederken hep yanımda olacağını söylemiştin."

Bugün bir kez bile gözlerine değmeyen ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözleri sonunda gözlerine değdi.

"Yalan söyledin."

Cem duyduğu şeyin ağırlığı ile sarsıldı. O Cem'e hiç yalan söylemezdi, öyle bir abiydi o. Her zaman "sana yalan söylemem" diyen abiydi.

"Tamam git. Hoşçakal."

Aras geri çekildi, arkasını döndü ve annesinin yanına gitti.

Bir kez daha çalan korna ile Cem kardeşine bakmadı. Hızlı adımlarla arabaya ilerledi ve arka koltuğa oturdu. Araba çalıştığında ise ona bakan kardeşini gördü. Öylece duruyordu, araba hareket edene kadar da öylece durdu. Araba hareket ettiğinde ise olduğu yere çöküp ağlamaya devam etti.

Cem daha fazla dayanamadı, zaten burnunun ucunda olan ağlamasını daha fazla tutamadı. Ağzından kaçan hıçkırıklar ile ağlamaya başladığında Gürkan Bey ön taraftan kafasını iki yana sallayarak bakmıştı.

"Kardeş bile olsanız birbirinize çok bağlısınız. Bu ayrılık size iyi gelecek oğlum. Aras sana ve senin ilgine saplantılı. Bu ona iyi gelecek."

Umarım, dedi içinden Cem. Umarım bu bize iyi gelir. Aklıma, kalbime ve vicdanıma iyi gelir.

Ma Boy | bxbWhere stories live. Discover now