"Zaten evlenmemek için söz vermen saçmalıktı. " Sefer'den yanıt gelmeyince ben de susmaya devam ettim. Sanırım Sefer'in yaşadığı korkunun ne olduğunu şimdi anlıyordum. Hakan fazla uzatmadan birini bulur evlenir, Sefer desen zaten buna niyetlenmiş. Geriye sadece ben kaldım. Onlar sıcak ailesiyle birlikte yaşayıp, çocukları olurken ben tek yaşlanacağım. Onlar için hep ikinci planda kalacağım.

"Sen düşünüyor musun? " başımı olumsuz anlamda salladım. Patmaklarımın arasındaki tesbih çekilince kafamı kaldırıp Sefer'e baktım. "Bu boncukları nereden buldun? Baksana benim göz rengimle aynı. " göz hizasına kaldırdı. Gözleri siyah göründüğü için cevap bile veremedim. Sefer söyleyene kadar aynı renk olduğunu bile fark etmemiştim.

"Bilmem. Topladığım çantamdan çıktı. " boncukları aldığım zamanı bile hatırlamıyorum. Sefer kafasındaki bereyle sarı saçlarını biraz daha kapatırken diliyle pembe dudaklarını yaladı.


"Bunu bana versene. İleride oğlum olursa ona veririm. " dediğine sesli cevap vermeye gücüm olmadığından başımla onayladım. Evlilik olayına kendini o kadar kaptırmış durumdaki olmayan oğluna hediye alıyordu.


"Dağıtma konuyu. Sen evlilik düşünmüyor musun?" Merakla konuştu. Bu arada gözleri özenle dizdiğim boncukların üzerinde dolaşıyordu. Sefer'in bu konularda sabrı olmadığı için eminim hiçbir zaman tesbih yapamaz.


"Düşünmüyorum. Evlilik, kadınlar ve sıcak aile düşüncesi bana hala çok uzak. " omuz silktim. Birine kör kütük aşık olsam bile evlilikten her zaman kaçacağımı biliyorum. Hissediyorum.


Gözlerim Sefer'de takılı kaldı. Önüne eğdiği kafasına rağmen gerilen dudaklarını görebiliyorum. Dediğim şey de komik bir durum olmadığı halde sırıtıyordu.


"Çocuk peki. " hala yandan onun yüzünü izlerken istemsiz gülümsedim. Buraya gelirken kendi montunu giymek yerine benimkini giymişti ve iri bedenim yüzünden ona bol olmuştu.


"Hayatımda bir tane çocuk var zaten yeterli. " ondan bahsettiğimi anlayıp sırıtmasını bozmadan kafasını hafif kaldırıp bana baktı.


"Sallama lan ben gatır kadar adamım. " bunu derken bile inanmadığı belli oluyordu. Başımla onaylarken gülüşüm büyüdü.


"Kalk hadi. Burnun kırmızı oldu. İçeri geçelim. " çatıda olduğumuz için ilk ben kalktım ve kolundan tutarak kaldırdım. Dengesi bozulan Sefer'i kolundan tutup kendimle birlikte içeriye soktum.



"Götüm donmuş. " sıcağa girince ellerini birbirine sürtüp ısınmaya çalıştı. Mont bile almadan çıktığım için ben de üşüdüm. Ellerimi ceplerime sokup yürümeye başladım. Hemen peşimden söylenerek geliyordu. "Akılsız. Sadece üstündekiyle yukarı çıkmış bir de. Hasta olursan sana bakmayacağım. " kendi kendine söylenmesine güldüm ve elimi kafasına atıp beresini çıkardım.


"Şimdiye kadar hasta olduğumda sen mi baktın? Başımın çaresine bakarım ben. " Sefer dudak büzdü. Grupta birbirine en uzak olan ikimiz olduğumuz için hastalık süreçlerinde hiç birbirime bakma derdimiz olmadı. Hakan'la Mesut abi o görevi üstleniyordu ancak şimdi birbirimize kaldık.



Koridoru inleten hapşurmamla eş zamanlı olarak dengemi kaybedip yanımdaki duvara omzumu çarptım. Kapattığım gözlerimi açmadan ikinci kez hapşurdum. Biraz kendime gelince dönüp Sefer'e baktım. Halimle dalga geçer sanarken şaşkınca bakıyordu.


Mutlu Mesut                                 🧵Tamamlandı🧶Where stories live. Discover now