☆.𓋼𓍊 8 𓍊𓋼𓍊.☆

Start from the beginning
                                    

Bay Hangwoo, "Aylık ne kadar kazanıyorsun."

Felix utana sıkıla, "15.000 dolar, efendim."

Yuh...

Bay Hangwoo, Anna Hanım'a döndü, "Sen ne diyorsun? Sonuçta Ceo sensin. Son karar sana düşer."

Anna Hanım ile Jungkook hyung bir şeyler konuştuktan sonra Anna Hanım bana baktı, "Yani... Arkadaşların seni özlemiş görünüyor. Başarılı da bir stajyerdin, bizimle olman bize çok şey katar." ilk cümlesini bana bakarak söylemesi utanmama sebep olmuştu. Ama cümlenin devamında herkesten mutluluk nidaları koptuğundan unutmuştum bile, "17.000 dolar teklif ediyorum. Baba, uygun mudur?"

Bay Hangwoo kızıyla gurur duyuyormuşcasına gülümsedi, "Dediğim gibi son karar senin. Ah tabii bir de Felix'e sormak gerekiyor." Felix şu an hayatının şokunu yaşıyordu bence. Hem istediği gibi TecDesingner'a dönme teklifi almış, hem de eski maaşından fazlası verilecekti.

"B-ben çok teşekkür ederim efendim. Bu benim için büyük bir onur. Şirketle konuşup sizinle iletişime geçeceğim." dedi. Onur mu? Onurlu olması gereken Bay Hangwoo. Felix gibi başarılı bir kodlamacıyı kazandığı için.

"Harika! O halde siparişlerimizi verelim artık."

Jeong In kulağıma fısıldadı, "Tam da hayallerimizdeki gibi üçümüz bir aradayız artık."

Ona çaktırmadan göz kırptım. Felix'e baktım, birbirimize gülümsedik. İçim içime sığmıyordu, tabii Felix ile Jeong In'in benden farkı yoktu. Felix ile üniversiteden, Jeong In ile şirketten arkadaştık ve öyle çok da uzun zaman olmamıştı. Ama şu an hissettiğim sevince bakılacak olursa sanki çocukluk arkadaşlarımmış gibi hissediyorum. İşte bu çok özeldi.

Gerçek dost olmak illa için uzun yıllar geçirmeye gerek yoktu. Kaderinde varsa üç günde de bulur insan ruh ikizini.

Sonuçta yılların beraber geçtiği “arkadaşından” kazık yiyen de vardı bu dünyada.

Yemek boyunca sohbet muhabbet devam etmişti. Kalabalık olduğumuz için bir yerden sonra herkes kendi arasında sohbete dalmıştı. Yanımda oturan Hyunjin hyung, Changbin hyung ile daha rahat konuşmak için Felix ile yer değiştirdiğinde ben, Jeong In ve Felix de kendi aramızda konuşmaya başladık.

"Jeong In-ah, şu Aryeol hala Anna Hanım'ın asistanı mı?"

"Evet evet. İşini iyi yaptığından Anna Hanım ondan çok memnun. Eski asistanlarına kıyasla daha iyi."

Felix gülümsedi, "İyi... Sevindim." dedi masanın bir ucunda Azul ile sohbete dalan Aryeol'e bakarak. Zaten yemeğin başından beri kesişiyorlardı. Dirseğimle Felix'i dürttüm.

"Sen Aryeol'den mi hoşlanıyorsun?"

Felix sadece kıkırdarken Jeong In cevapladı, "Evet hoşlanıyor ama artık şansı yok, şansını kendi elleriyle yok etti." Felix'in bu cümle ile gülüşü soldu, "Doğru..."

"Niye ki?"

Jeong In, Felix'ten onay aldıktan sonra anlatmaya başladı.

"Aryeol ile flört ediyorlardı bunlar, hatta şirkette bilmeyen yoktu. Sevgili olacaklar derken Felix stajı bitince LG'nin iş teklifini kabul edip gitti. Aryeol bunu hiç beklemiyordu, kabul etmeyeceğine emindi yani. Felix gittikten sonra iki hafta kendine gelemedi. Sonra öğrendik ki her yerden engellemiş Felix'i."

Felix, "Bayağı hayal kırıklığına uğramış anlayacağın. Ama bence kırgınlığı geçmiştir artık, sonuçta dönüyorum yani. Şey... Umarım."

İç çektim, "Kızgın bir kadını sakinleştirebilirsin ama kırgın bir kadın..." kafamı iki yana salladım, "sana kolay gelsin Felix."

Felix sıkıntıyla oflayarak arkasına yaslandı ve Aryeol'u izlemeye devam etti. Jeong In'e döndüm, "Üzüldü çocuk."

Next Step | Kim SeungminWhere stories live. Discover now