16. AİLE, EV, YUVA

En başından başla
                                    

Ufuk bir an duraksasa da sonra o alaycı yüzünü tekrardan takındı. "Sen malsın oğlum." Dedi, gayet kaba bir üslupla. "Başına nasıl bir bela aldığını bilmiyorsun."

"Sen ne biliyorsun ki Ufuk?" diye sordu Selim Efe gözlerini devirerek. "Baksana etrafına, seni seven tek bir Allah'ın kulu yok. Neden mi? Çünkü sen sevilmeyi hak etmiyorsun."

"Burada sevilmeyi hak etmeyen bir kişi varsa o da senin yanındaki sülük."

"Düzgün konuş." Diye terledi Selim Efe. Dişlerini sıkmaya başlamış, çenesi belirginleşmişti. "O sevilmeyi hak ettiği için seviyorum."

Aklımdan geçen şeyleri söyleyip söylememek arasından gidip geliyordum. Eğer söylersem sonucu ne olacaktı bunu bilmiyordum. Yanlış bir şey yapmaktan korkuyordum. Çünkü bu yanlış sevdiğim bir insana zarar verebilirdi. Ama içimdeki sinsi ses, 'Bir daha bu fırsatı yakalayamayacaksın.' Diye fısıldadı. Gaflete düştüm ve o ses ayak uydurdum. "Ufuk," dedim çenemi kaldırarak. "Ezgi'yi sevdin değil mi?" diye sordum. Aslında biliyordum sevmişti ama onun sevgisini sevmişti. Onun kendisini sevişini sevmişti. "Ama Ezgi şu an karşında başkasıyla evli." Belimdeki ellerin tutuşu ben konuştukça sertleşti. Ama umursamadım. Gözlerimi Yusuf'un kara gözlerine çıkardım. Öfke ve kıskançlık arasında sıkışmıştı. "Narin," dedim bu sefer daha soğuk bir sesle. "Onunla birlikte oldun defalarca ama bir kez olsun seni sevmedi. Aklından bile geçirmedi. Çünkü karşında onun sevilmeyi hak etmediğini düşündüğün eski karının yeni kocasını seviyordu. Hem de köpek gibi." Durdum, bunu yapabilirdim. Yapacaktım. Başka yolu yoktu. "Ve ben," dedim dudakları büzerek. Bedenimi tamamen Selim Efe'ye yasladım. Ona dokundukça rahatlıyordu, bu yüzden varlığımı daha çok hissettirmeye çalıştım. "Senden vazgeçemeyeceğini düşündüğün kadın Narin'in aşkından köpek olduğu adamla evli ve o adam bana deli gibi aşık. Ama sen?" Yüzüme acınma ifadesi yerleşti ve onu baştan aşağıya süzdüm. "Seni kim seviyor? Ezgi deme bana şimdi." Diye ondan önce konuştum. "Sevdi, sevdim ama bitti. Aşıldın. Şu an seni kim seviyor? Ya ailen bile sen yokken daha mutlu olduğuna eminim." Dedim gülerek.

Yüzü morardıkça moraran Ufuk bana doğru bir adım atmaya kalktığında Yusuf hemen önüme geçmişti. Selim Efe beni kendi arkasına doğru alırken Ufuk bağırmaya başladı. "Senin hayatını karartacağım kızım! O çok sevdiğin oğlunu senden alacağım. Hazırlan yakında dava dilekçesi eline ulaşır. Sen kaşındın, benden günah gitti!"

Alacağım lafını duyar duymaz ağlayan Rüzgar'ın başını boynuma doğru bastırdım. "Hiçbir şey yapamazsın." Diye bağırdım. "Senin tek yaptığın tükürük saçarak bağırmak."

"Bak bakayım alıyor muyum almıyor muyum?"

"Aptal!"

Yusuf onu uzaklaştırmaya çalışırken Ufuk hala bağırmaya devam ediyordu. Ona kulaklarımı tıkayarak Ezgi'nin bizim girmemiz için açtığı kapıdan girdim. Oğluma o kadar sıkı sarılıyordum ki her an canını çıkartabilirdim.

Onu benden kimse alamazdı. Alamayacaktı.

"Anne," dedi onu koltuğa oturttuğumda. Mert ileride koltukta kardeşinin yanında oturuyordu. Umut huzurla gözlerini kapatmış hiçbir şey olmamış gibi uyuyordu. "Beni ona bırakma."

"Seni kimseye bıraktığım Rüzgar." Dedim sinirle. Mavi gözlerini kırpıştırarak ağlamaya başladı. "Tamam tamam..." diye devam ettim onun bu halini görünce. Ellerimle yüzüne avuçladım. "Seni kimse benden alamaz. Anlıyor musun? Ne o ne de başkası."

Başını yavaşça anladım dercesine salladı. "Anne benim babam Selim Efe Uluğ."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Senin baban Selim Efe Uluğ." Dedim onu tekrarlayarak. Gözlerinin altında biriken yaşları başparmağımla sildim. "Ağlama daha fazla oğlum. Şimdi hazırlan eve geçiyoruz."

TarumarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin