☆.𓋼𓍊 6 𓍊𓋼𓍊.☆

Start from the beginning
                                    

"Hyung, yemek yapmayı nereden öğrendin?"

Min Ho hyung iç çekti, "Şimdi sana burada annemden ya da büyükannemden diyerek dramatik bir hayat hikayesi anlatmayı çok isterdim ama sadece internetten öğrendim kardeşim. Öyle pek bi' numarası yok yani."

Gülmeden edemedim, en azından dürüsttü.

Min Ho hyung kepçeyi tencereye daldırıp yemekleri doldururken onları masaya taşıyan Chan hyung idi ve az önce konuştuklarımızı duyunca sırıtarak döndü yanımıza, "Neden yemek yapmayı öğrenme ihtiyacına gerek duyduğunu da anlatmak ister misin Min Ho?" diyerek eline iki tabak daha aldı, masaya koydu. Amerikan mutfak olduğu için yanımızda sayılıyor zaten. Ben anlamamıştım ama Min Ho hyung göz devirince tahmin etmiştim az çok.

"Jisung ile çok takılıyorsun herhalde kardeşim sen? Aynı onun yaptığı sinir bozucu espriler falan, hm?"

Bunu salondan duyan Jisung, "Aşk olsun hyung ya! Benim ne suçum var şimdi?"

Hyunjin onun kafasına vurdu, "Sus lan seni de biliyoruz."

Bunlar böyle devam edince Min Ho hyung bana açıklama gereği duydu en sonunda, "Eski sevgilim Lu Yin. Görmüşsündür muhtemelen, o da şirkette çalışıyor. Onu tavlamak için birkaç yemek öğrendikten sonra mutfakta bir şeyler yapmak hoşuma gitmeye başladı, ben de ara sıra yeni tarifler bakıyorum işte. Ama bu hıyarlar..." arkamızdakileri işaret etti gözleriyle, "...her bokun goygoyunu yapmadan rahat edemiyorlar işte."

"Biz sizin barışmanızdan yanayız be kardeşim!" dedi Changbin hyung. Min Ho hyung kafasını iki yana salladı, "O iş yaş bu saatten sonra."

Geri kalan her şeyi de masaya koyduktan sonra hala gelmeyen Jeong In'in aramak için telefonumu aldım ama Chan hyung onunla biraz önce konuştuğunu ve Felix ile birlikte geleceklerini söyledi. Zaten birkaç saniye sonra zil çalmıştı. Felix'i uzun zaman sonra yeniden gördüğüm için mutluydum. Tabii ben değil herkes mutlu olmuştu çünkü hepsi bu sarışını çok özlemişlerdi. Onu büyük bir gürültü ile karşıladık. Herkese sarıldıktan sonra, Changbin hyung onu kolunun altına alıp saçlarını karıştırdı.

"Lan çilli bom! Şirketten ayrıldıktan sonra aramaz oldun, ne çabuk unuttun bizi!"

"Hyung bırak ya!" Felix onun kas torbası kolunun altından canlı kurtulmayı başaracak üstünü başını düzeltti, "Bir günüm boş geçmiyor ki. Ben aynada kendime bile bakamıyorum kaç gündür!"

"O kadar yoğun mu lan?" diye sordu Chan hyung, bu esnada hepimiz sofraya geçtik.

"Canımıza okuyorlar da sırf maaşı için katlanıyoruz işte. Bu arada yeni arabamı aldım yakında bi' Seoul turu yaparız artık?"

Jeong In isyan edercesine çatalını masaya bıraktı, "Çocuk stajını bitirip maaşını yükseltti gitti araba aldı biz hala Grafik Tasarım'da o çirkef sesli şefin çığlıklarına katlanıyoruz ya!"

Jisung onun omzuna vurdu, "Üzülme kanki, Felix'inki gibi olmasa da sen de alırsın bi' araba. Ama hani şu akülü olanlardan, pilli"

Diğerleri gülerken Jeong In, Jisung'a ters ters baktı, "Çok şerefsizsin."

Felix, "Öyle deme be In, TecDesingner'a dönme şansı verseler geri tepmezdim. Orada hiç değilse siz varsınız, eğlenceli geçiyor. Bizim şirkette herkes yapay zekadan fırlamış robotlar gibi lan! Adam akıllı muhabbet kurulmuyor."

"Jungkook hyung ile konuşsan Kodlama departmanına almazlar mı seni?" diye sordum çünkü daha öncesinde Jungkook hyungun Felix'ten ne kadar memnun kaldıklarını söylediğini hatırlıyorum. Felix omuz silkti, "Bir ihtimal tabii ama sanırım sıkıntı bende, kararsızım çünkü. Gerçekten iyi bir maaş alıyorum ve iyi yaşantımı buna borçluyum. Eğer bir gün paranın önemli olmadığı günlere geçiş yaparsam o zaman Jungkook hyunga konuşmayı deneyebilirim."

Next Step | Kim SeungminWhere stories live. Discover now