22. Bölüm "Beyaz Gelin"

Începe de la început
                                    

Bir dakika bu kedi rüyamda gördüğüm siyah kedi ile aynı kişimiydi? İyide o günkü gördüğüm kedi ile uzaktan yakından hiç bir alakası yoktu. Belkide Noah'ın da dediği gibi o zamanlar yavru olduğu için tanıyamamıştım.

Siyah kedi buradaysa beyaz kedi neredeydi?

"Açıkçası sizi görmemiştim bile. Küçük Meleğim sizi kurtarmak istediği için kurtardım. Yaşıyorsanız ona borçlusunuz."

Siyah kedinin gözleri beni buldu. Bir şeylerden emin olmaya çalışıyor gibiydi.

"Ayrıca senin ve beyaz gelinin işime yarayacağını nereden bilebilirdim ki? Küçük Meleğim sizi kurtarmamı istedi bende kurtardım. Şans eseri önemli ruhlar çıktınız. İşime yaradığınız tek nokta bu."

Siyah kedi bana şüpheyle bakmaya devam etti.

Noah bıkkınca nefesini verdi.

"Kedilerin nankör olduğu sanırım gerçekten doğru."

Siyah kedi Noah'ı umursamayarak bana bakmaya devam etti.

"Beni kurtaran melek sen misin?" Dedi sanki o günü hatırlamaya çalışır gibi.

"Rüyamda gördüğüm kadarıyla öyle." Dedim kısaca.

Fazla uzatmaya gerek yoktu. Noah anlatmıştı zaten.

Siyah kedi tam bişey diyecekti ki devasa ağaçların arasında bir hareketlilik oldu ve kedi açılan ağzını kapattı.

"Susturucun da geldi." Dedi Noah sırıtarak.

Kim gelmişti ki?

Siyah kedi ters ters Noah'a bakmak dışında bir şey yapmadı.

"Diyene bak, senin susturucunda yanında." Dedi Maemi gözleriyle Noah'a beni işaret ederken.

Tam o sırada ağaçların arasından bize doğru yaklaşan bembeyaz bir kedi gördüm. Kedi bembeyaz tüylerinin etrafında ışık saçıyordu. Karanlık ona ulaşamıyor gibiydi.

"Beyaz Gelinimizde sonunda aramıza teşvik edebildi." Dedi Maemi.

Bu kediye Beyaz Gelin mi diyorlardı?

Beyaz kedi herkesi teker teker geçerek tam önümde durdu.

Tüyleri bembeyazdı, gözleri ise masmaviydi. Siyah kediden biraz da olsa küçüktü. Kedi gözleri çekik ve oldukça güzeldi. Kuyruğundaki tüyler kabarık ve uzunduda.

Karşımda hafifçe eğilerek "Cennetin varisini selamlarım." Dedi.

Sesi çok berraktı. Olgun bir kadının sesini anımsatıyordu.

"Ben bu yerin koruyucusu Beyaz Gelin."

Böyle karanlık ve korkutucu bir yerin koruyucusu ilahi ışık gücü olan bir ruh muydu?

Beyaz Gelin hafifçe gülümseyerek bana baktı.

"Sizinle sonunda tanışabilmek çok güzel."

Siyah kedinin aksine beyaz gelin bana kibar davranıyordu.

"Uyandığınızın haberini işitir işitmez buraya geldim."

Nasıl bildiğini sorgulamadım. Burası onun hakimiyeti altındaydı sonuçta.

Beyaz Gelinin gözleri Maemi'ye doğru kaydı.

"Umarım bu şeytan size iyi bakmıştır."

Maemi gözlerini abartılı bir şekilde devirdi.

"Merak etmeyin kıymetli meleğinize çok iyi baktım." Dedi umursamazca.

Siyah kedide ve beyaz gelinde gözlerimi gezdirdim.

"Siz insan formuna dönüşebiliyor musun?"

"Hayır, bizler ruh olduğumuz için asıl bedenlerimizden çıkamıyoruz." Dedi Beyaz Gelin beni cevaplayarak.

Ardından beyaz gelinin gözleri siyah kediyi buldu. Ona doğru zarifçe ilerleyip burnunu yavaşça onun burnuna değdirdi.

Cidden Beyaz Gelin geldiğinden beri siyah kedi susmuş ve sakinleşmişti.

Noah'ın da dediği gibi siyah kedinin susturucusu Beyaz Gelindi.

Düşüncelerimi zihnimden kovarak önüme döndüm. Boğazımı yavaşça temizledim.

"Ne zaman yola çıkacağız?" Dedim Noah'a bakarak. Onunda gözleri beni buldu.

"Ne zaman hazır olursan."

Başımı yavaşça salladım.

Enzo'nun hala elimi tutan elini daha sıkı kavradım.

"Enzo da bizimle gelecek." Dedim emin bir şekilde.

Tavşanımı burada bırakmak istemiyordum. Onunda beni bırakmak istemediğine emindim.

Maemi bunu duyar duymaz bir kahkaha patlattı.

"Bi bu tavşan eksikti zaten." Dedi Noah mırıldanarak.

"Bir sıkıntın mı var Kara Melek bozuntusu?" Dedi Enzo arkamdan. Ses tonu bile çok tatlıydı.

Noah saçlarını karıştırdı.

"Tabiki yok, küçük meleğim senide yanında götürmek istiyorsa götürebilir."

Dudakları yavaşça yukarıya kıvrıldı.

"Tabi bazı şeyleri göze alıyorsan gelmelisin."

"O ne demek şimdi?"

Noah omuzlarını kaldırıp indirdi.

"Ölmeyi. Yolda başımıza gelecek her hangi bir olayda küçük meleğim haricinde kimseyi korumayacağım yani sana ne olacağı açıkcası umrumda bile değil. Kendi başının çaresine bak."

Enzo arkamda hafifçe küçüldü. Tırstığını anlamıştım.

Tavşanıma doğru dönüp elimi kafasının üzerine koydum. Gerçekten bembeyaz saçları pamuk gibi yumuşacıktı.

"Ben seni korurum Enzo." Dedim elimi saçlarının arasında gezdirirken.

Gözleri kapandı.

Bu hareketimden dolayı şimdi daha huzurlu ve mutlu görünüyordu.

Çok tatlıydı!

Yüzümde bir tebessüm oluştu. Çocuk gibiydi.

"Aria yerinde olsam tavşanın iyiliği için o elimi çekerdim." Dedi Maemi.

Anlamayarak başımı onlara doğru tam çevirecektim ki durmak zorunda kaldım çünkü Noah kolunu bir anda boynuma atıp çenesini omzuma dayadı. Yanağı yanağıma değecek kadar kafasını yüzüme yakın tuttu.

Bir an afallayarak yerimde donakaldım. Nefeslerim yine kendiliğinden düzensizleşmeye başlamıştı otomatik olarak.

"Ne zaman gideceğiz?" Dedi Noah. Sarı gözleri Enzo'da dikiliydi.

Nedense garip bir öfke hissediyordum onda. Belli etmiyordu fakat vardı. Tavşanıma sinirleniyordu ve ona tahammül edemiyormuş gibi davranıyordu.

"Hazırsanız bence artık gidelim." Dedi Noah. Sesi normal çıkıyordu ve yüzünde de yapmacık bir gülümseme olduğunu hissediyordum.

Kolunu bir omuzumda dolayarak diğer omuzumdan tutuyordu eliyle. Sırtım onun göğüsüne dayalıydı. Kanatlarım bu yüzden hareketlenemiyordu.

Noah beni bir anda Enzo'dan uzaklaştırarak geriye çekti. Tavşanımın kafasına dokunduğum elim bir anda boşluğa geldiğinde kolum yanıma doğru düştü.

"Herkes canını sever öyle değil mi Tavşan?" Dedi Noah sırıtarak.

Tavşanım Noah'a dik dik bakmaya başladı. Noah ise onu umursamayarak benide döndürerek önünüze çevirttirdi.

Şu anda Enzo arkamızda, diğerleri ise önümüzdeydi.

"Biz gidiyoruz, demek istediğiniz bir şey var mı?"

Kara MelekUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum