2

54 8 31
                                    

Bir an ayaklarım geri gitti, onları masanın bir ucunda gülüşerek arkadaşlarıyla konuşurken görünce. Benim gülüşlerimde bile gitmek bilmeyen bir acı bırakmamışlar gibi onların saf mutluluğu çok daha canımı yaktı.

Sonra onlarla göz göze gelince bu fikrimden vazgeçtim. Neden kaçmak istiyordum ki? Kimse benim acımasızca terk edildiğimi bilmiyordu. Çünkü kimse benim Jaeyoon ile sevgili olduğumu bilmiyordu.

Onlara uzak sayılacak boş bir yer bulup yerleştim ben de. Tamam, onlardan kaçmayacaktım ama karşılarına geçip evliliklerinin güzel gidip gitmediğini soracak kadar da gevşek bir insan değildim.

"Hwi!" Jong Ho, masanın başından heyecanla konuştu. "Geleceğini sanmıyordum."

Jong Ho'nun bakışları bir an Jaeyoon'a takıldı. Bana onun burada olmayacağını söylemişti şimdi utanmadan bir de eşiyle birlikte gelmesi Jong Ho'yu da mahcup hissettirmiş olmalıydı.

Jong Ho biliyordu her şeyi. Sosyal bir insan değildim, bir Jong Ho bir de Jaeyoon vardı hayatımda. Jaeyoon beni 'Özür dilerim Hwiyoung. Ben başkasına aşık oldum. Bu ilişkiyi sürdürüp ne seni aldatılan kişi konumuna getirmek ne de onu ilişki bozan üçüncü kişi konumuna getirmek istiyorum. İlişkimizi bitirsek iyi olacak.' diye terk edince hayatımda yakın olduğum tek kişi Jong Ho kalmıştı. O, biliyordu Jaeyoon ile sevgili olduğumu, Jaeyoon'un beni neden terk ettiğini ve Jaeyoon ile ayrıldıktan birkaç gün sonra fark ettiğim hamileliğimi...

Jaeyoon'a söyleyip söylememe konusunda çok çelişmiştim kendimle. Bir yanım ona oldukça öfkeliydi, bu haberi bilmeyi bile hak etmediğini düşünüyordu. Bir yanımsa ne olursa olsun onun Chu'nun babası olduğu gerçeğinin değişmeyeceğini, her baba gibi bunu bilmeye hakkı olduğunu söylüyordu.

Ama ne zaman Jaeyoon'a söylemeye karar versem onu Inseong ile mutlu görmeye dayanamayıp geri dönüyordum. Sonrasında Chu'yu doğurmaya karar verince apar topar okulu bırakmış, kendi yolumu çizme mücadelesi içine düşmüştüm

Elbette tamamen silememiştim aklımdan Jaeyoon'u. O benimle birlikteyken bile başkasına aşık olabilecek kadar önemsemezken yaşadıklarımızı ben o kadar kolay unutamamıştım. Ara sıra Jong Ho'ya sorduğumda hiç de hoş olmayan cevaplar almıştım, en azından benim açımdan hoş olmayan...

Ben açlıktan bebeğimi düşürme tehlikesi yaşarken Jaeyoon, zengin sevgilisi ile yurt dışında balayı hayalleri kuruyordu. Düşününce o zamanlar nasıl sakin kalabilmişim anlam veremiyordum, şu an gidip Jaeyoon'un gülerken ortaya çıkan inci gibi dişlerini tek tek eline vermek istiyordum çünkü.

Aslında düşününce Jaeyoon'a sinirlenmem bir noktada yanlıştı. Yolumu zorlaştırmayı ben seçmiştim, ondan bir kızı olduğunu saklayarak tek başına mücadele etmek benim tercihimdi. Tüm bunların yanında Jaeyoon ayrılırken dahi benim saygınlığımı düşünmüştü. Beni aldatmamıştı, aldatılmak salak yerine konulmaktı. O bunu yapmamış, bana her şeyi tüm gerçekliğiyle anlatmıştı. O yüzdendi bu ayrılığı bu kadar çabuk kabullenişim. Artık benim için çarpmayan bir kalp için çabalamak gereksiz gelmişti.

Sadece bazen... Chu, Min ailesiyle birlikte geçirdiği zamanlarda onlara imrenerek baktığında belki de Chu için çabalamalıydım diye düşünüyordum ama hayır, önce ben mutlu olmalıydım kızımı mutlu edebilmek için. Beni sevmeyen birisiyle ne kadar mutlu olabilirdim ki?

Chu'nun onu seven bir ebeveyne ihtiyacı vardı, sırf onun için kurulan yapmacık bir aileye değil. Ben Jaeyoon'a bir kızı olduğunu söyleseydim de asla Youngbin ve Dawon hyung gibi bir aile olamayacaktık.

"Ee, sen neler yapıyorsun Hwiyoung? Okulu aniden bırakınca çok üzülmüştük, hiç buluşmalara da gelmemiştin." Müzik kulübünden tanıdığım Sunwoo konuştuğunda önümdeki tabaktan ayırdım gözlerimi. "Hiç... Hayatımda radikal değişiklikler alma kararı vermiştim, onlara alışma sürecindeyim hâlâ."

Herkesin bu sözlerimi 'kendi işini kurmak' olarak algıladığının farkındaydım ama umrumda değildi. Ne yalan söylemek istiyordum ne de Jaeyoon'a bir kızı olduğunu söylemek.

Hayatımı yeni yeni yoluna koyuyordum. İlk defa 1 yıldan uzun süren bir işim vardı. Chu'nun bana zorluk çıkartacağı yılları geride bırakmıştım. Kalacak bir evim, zor duruma düştüğümde bana yardım edeceğinden kuşku duymadığım arkadaşlarım vardı. Alışmaya başladığım bu sürece Jaeyoon'u dahil edip her şeyi alt üst etmeyi hiç mi hiç istemiyordum. Üstelik masadaki konuşmalardan anladığım kadarıyla Inseong ve Jaeyoon kısa süreliğine dönmüştü Kore'ye. Birkaç ay sonra tekrar Amerika'ya dönmeyi planlıyorlardı.

Uzun zamandır beni görmedikleri için arkadaşlarımın hayatımla ilgili sorularından kaçınmak için masaya boşları almaya gelen garsonu bahane ederek sıyrıldım sorularından. "Bu eklerden 10'lu paket hazırlar mısınız? Çıkışta alacağım, çilekli olsun."

"Sen çilek yiyemezsin ki..." Jaeyoon'un adeta bir refleksmişçesine söylediği sözleri herkes gibi beni de şaşırtmıştı. Jaeyoon geniş bir gülümsemeyle döndü masadakilere. "Yemekhanede yemeğin içinde ne kullandığınızı neden yazmıyorsunuz, çileğe alerjim var diye olay çıkarmıştı, hatırlamıyor musunuz?"

O günü çok net bir şekilde hatırlıyordum. Jaeyoon ile tanıştığımız gündü. Tatlı kremanın içine çileği o kadar küçük parçalarla katmışlardı, çilek olduğu anlaşılmıyordu bile, ta ki cildim kızarmaya başlayana kadar. Ben olay çıkarırken Sağlık Bilimleri Fakültesinden olduğunu, alerjimin etkisini kıracak bir ilaç olduğunu söyleyerek girmişti hayatıma, çıkışı da çileğin canımı yakmasından çok daha acı verici olmuştu.

Herkes o günü hatırladığına dair onaylayıcı mırıltılar çıkardığında ben de Jaeyoon gibi hiçbir şey olmamışçasına gülümsemeye çalıştım. "Evdekilere alıyorum."

Yalan değildi bu. Chu, bayılırdı tatlıya, benim aksime tam bir çilek delisiydi. Masadaki ekleri ilk gördüğüm andan itibaren aklıma Chu gelmişti. Min ile birlikte yerlerdi eve gittiğimde.

"Minik Chu'ya mı?" Ne zaman geldiğini fark etmediğim Ji Won boş bir sandalyeye yerleşirken sertçe yutkunmuştum.

Sıçmıştım. Bir kızım olduğunu Jong Ho dışında bilen tek kişi Ji Won'du. Tek farkı onun, Jong Ho'nun aksine Chu'nun babasının Jaeyoon olduğunu bilmemesiydi. Üstelik bir kızım olduğunu bile isteye de söylememiştim ona. Chu ile market alışverişi yaparken karşılaşmıştık Ji Won ile, ayak üstü birkaç cümleden sonra sanki fuhuş baskınında yakalanmışım gibi aceleyle kaçmıştım. Bu masada olmadığını gördüğümde ne yalan söyleyeyim sevinmiştim, nereden çıkmıştı şimdi?

"Chu?" Okulun en meraklısı konuştuğunda elimdeki bıçakla kızın dilini koparasım gelmişti. Asla tüm detayları öğrenmeden susmayacaktı.

"Siz bilmiyor musunuz?" dedi Ji Won garsona kendisi için bir servis açmasını işaret ederken. "Hwiyoung okulu hamile olduğu için bırakmış, şeker mi şeker, kıpır kıpır dünyalar tatlısı bir kızı var."

İnsanlar bir şaşkınlık belirtisi gösteremeden Inseong sertçe sandalyesini geri itip ayaklanmıştı. Bir kızım olduğunu öğrenen şaşkın bakışlar Inseong'un üstüne toplandığında Inseong gözlerini benden kaçırarak aceleci bir açıklama yaptı. "Bunaldım, hava almam lazım."

Inseong'un değil, Jaeyoon'un tepkisini merak ediyordum ama gözlerimi Inseong'tan alamıyordum. Daha doğrusu buluşmanın başından beri masanın altında kaldığından göremediğim Inseong'un bir hayli belirginleşmiş karnından...

×××

Chu'ya kardeş yaptııııım

Chu |TaeHwi|Where stories live. Discover now