BUZ KRAL 2 - KAFES / 1. Bölüm

En başından başla
                                    

Dağhan başını bir kez yavaşça eğip kaldırdı.

"Bende iyiyim teşekkür ederim" dedi.

Elif'in heyecanı ve şaşkınlığının aksine Dağhan'ın bakışlarında ne istediğini bilen bir keskinlik ancak anlaşılamayacak bir karanlık ve bilinmezlik vardı. Gelmişti işte, tam karşısında yine tüm heybetiyle dikiliyordu. Oda Elif kadar onu düşünmüş ve görmek istemişti. Yoksa şu an burada olmasının başka ne tür bir açıklaması olabilirdi. Dağhan göğsünü gerip ellerini ceplerine soktu. Başını biraz daha dikleştirip ona yukarıdan bakan bir havaya büründü.

"Vaktin var mı?" diye sordu ardından.

Sesi fazlasıyla sakin ve kendinden emindi.

Elif bu sefer dudaklarından dökülecek kelimelerin hâkimiyetini ele geçirip kekelemesine engel olmak istiyordu. Ve sadece aklından geçen tek bir kelime vardı. Bu tapılası çekicilik deki adama tek bir cevap verdi. Kirpiklerini kırpıştırıp,

"Evet" dedi hızlanan nefesiyle.

Kahretsin. Bu adamdan bir kaç dakika öncesine kadar nefret ettiği ve aklından kazımak için günlerdir verdiği mücadele ortadaydı. Peki şimdi ne olmuşta kendini ela gözlerinin karşısında erimiş ve kendinden geçmiş gibi hissediyor, hiç düşünmeden evet cevabını verebiliyordu.

Dağhan yüzünde aldığı cevaptan memnun bir gülümseme ile,

"Güzel. O zaman bir yerlerde bir şeyler yiyelim. Seninle konuşmak istiyorum" diyerek duruşunu bozmadan ağırlığını bir diğer ayağına doğru verdi.

Kapıldığı ela gözlere bir kez daha bakışlarını sabitleyip başını olumlu anlamda salladı.

Dağhan hareketlenip adımlarını arabasına doğru çevirdiğinde Elif de peşinden caddeye park etmiş jipe doğru yürüdü. İnce dudaklarına yapışıp kalmış ukala zafer edası ile donatılmış gülüşünü yan gözle görebiliyordu. Bu adamın hayatta tahammül edemediği tek şey egosuna alacağı mağlubiyet ve hâkimiyetindeki sarsılmaydı. Bu hüküm Elif içinde geçerliydi hem de karşılaştıkları ilk andan beri. Dağhan istiyor o ise yapıyordu. Ve her şey Dağhan'ın tam da arzuladığı yönde hiç şaşmadan ilerliyordu. Şu an içinde bulundukları durumda buna dâhildi.

Arabaya yaklaştıkların da yine kendinden beklenmeyecek bir kibarlıkla arabanın yolcu kapısını onun için açıp beklemeye başladı. Elif bu manzara karşısında hafifçe duraksayınca, bir kaşını kaldırıp soran gözlerle ona bakıp bir sorun mu var dercesine başını hafifçe yana eğdi. Bu ukala ve soğuk adamın isteyince ve en önemlisi istediğini elde edince ne kadar kibar olabildiğine bir kez daha şahit oldu. Aklındaki bu düşünceden sıyrılıp adımlarını tekrar hızlandırıp yolcu koltuğuna oturdu.

"Teşekkür ederim" diyerek fısıldadı.

Yola çıktıklarında aralarında ki sessizlik her zaman olduğu gibi arabanın içerisini kaplamıştı. Elif hala Dağhan'ı karşısında aniden görmenin heyecanını ve ona gelmiş olmasının inanılmazlığını yaşıyordu. Kaslı bedeninden yayılan çekimi ve kavurucu sıcaklığıyla yine yanı başındaydı.

Yola çıktıklarından ne söylemesi ya da ne yapması gerektiğini bilmiyordu, Dağhan ise buz gibi duruşu, gergin vücudu, kendinden emin bakışları ile gözlerini yoldan ayırmıyordu. Arabanın içinde süren sessizliğe inat kalbinin gümbürtüsü daha da hızlanmıştı.

Dağhan niye buradaydı, neden yine yanına gelmiş ve onunla ne konuşmak istemişti? Onu gördüğü ilk andan beri bu sorular kafasının içerisinde dönmeye devam ediyordu. Ayrıldıkları süreden beri koca bir hafta geçmişti ve o hiç bir şekilde Elif'e dönmemiş, aramamış, bir açıklama dahi yapmadan ortadan kaybolmuştu.  Dağhan hiç bir şeyi sebepsiz yere ve kendi kurallarına göre mantıklı gelmedikçe yapmazdı. Bu sefer burada olmasının da mutlaka bir sebebi vardı. Benimle konuşmak istediği konu hakkında şimdiden tasarıları, fikirleri ve planları hazır olmalı diye düşündü. O hayatındaki hiç bir şeyi tesadüfe ve şansa bırakmazdı.

BUZ KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin