7. Bir Annenin Yası

3 1 0
                                    

James okuduklarından hiçbir şey anlamadığını fark edene kadar çoktan sayfanın sonuna gelmişti. Gaia'yla yaşadıklarını düşünmeden edemiyordu. Üstünü kapatmanın alemi yoktu, onu öpmüştü. Gaia'nın karşılık verdiğinden emindi başlangıçta, ama kaçıp gitmesi aklını bütünüyle karıştırıyordu. Kucağında kitabıyla odasına girdiğinde duvardaki aynanın karşısında bir süre aptal aptal kendine bakmış, nefesini ve üstünü başını koklamıştı. En iyi halinde olmadığını biliyordu. Kömürlü diş macunu, dağ esintili çamaşır deterjanı ve en sevdiği kot pantolonu yanında olsun isterdi tabii, ama Gaia'nın iğreneceği bir vaziyette olmadığına da emindi. Bunu sorguladığını duysa kendisinden çok gün aşırı odasına sıcak su taşıyan Jerome kahrolurdu şüphesiz. Belki de yalnızca oyun oynamayı sürdürmüştü Gaia. Kazandığını anladığında da sıkılmış, çekip gitmişti. Evet, kazanmıştı. İçine düştüğü utanç ona ne kadar ızdırap verirse versin onu düşünmekten kendini alamıyordu James. Bakışlarını, dudaklarını, tenini, geceliğini... Kitabı kapattı ve kendisine kızarak iç çekti. "Festival alanına inmek neşenizi yerine getirmez mi?" diye sordu Jerome, James'in daha önce hiç görmediği bir çift çizmeyi boyuyordu. Festivalin onu heyecanlandırdığı her halinden belliydi. James, "Yolda beni festivalle ilgili aydınlatırsan neden olmasın." dediğinde elindekileri yere bırakıp ayağa fırladı.

Celd'or, yüz yıllar önce Ejder Atası'nın yuvası olan Yüce Yamaç'ın eteklerine kurulmuştu. Krallığın ilk yılları Ejder Atası'nın küçük ve toy yavrularının gazabına karşı verilen mücadeleyle geçmiş, nice yiğit şövalye bu uğurda canından olmuştu. Kaybedilen evlatların ardından Ejder Atası, çocuklarının ayıbını örtmek ve şövalyelerin ruhunu onurlandırmak için krallığın daimi müttefiki olacağını temin ederek topraklarında barışın tekrar hüküm sürmesini sağlamıştı. O günden beri her yıl hasat zamanından sonra 8 gün süren Ejderha Festivali kutlanıyordu. Şövalyeler festival süresince kılıç kuşanmıyor, yemekler topluca kaynatılan kazanlardan uzun sofralara taşınarak birlikte yeniyordu. Alışveriş ve takasın bu dönem daha bereketli olduğuna inanıldığından pazar yeri canlıydı, keseleri doldukça insanların yüzleri aydınlanıyordu. Jerome'un en sevdiği kısım, şüphesiz ki şövalyelerin talim sahasına kurulmuş oyun alanıydı. Bir köşede kafası en az sırtlandığı gülle kadar büyük bir adam, gülleyi önünde sıralanmış beyaz şeritlerin en uzağına atmaya hazırlanıyordu. Diğer bir köşede elinde devasa bir hedef tahtası taşıyan genç bir adam, kendisine atılan kör uçlu mızraklara canlı hedef oluyordu. Sahanın tam ortası ise yetişkinler ve küçük çocuklar için ikiye bölünüp okçuluğa ayrılmıştı. Çocuklar, çoğu yarı sarhoş yetişkinlerden kat be kat mutluydu. Tahta kılıçlarını birbirine vurarak ortalıkla geziniyor, hayali serüvenlere atılıyorlardı. "Ben biraz dolaşacağım." dedi James Jerome'a,

"Sen keyfini çıkar."

"Emin misiniz?"

"Eminim, ama daha fazla oyalanırsan üzerine düşünebilirim."

Jerome topuklarını birbirine vuracak kadar coşkulu bir şekilde kalabalığa karıştı. Başta Kral'a kutlamalar konusunda öfkeli olsa da herkesin bu kadar mutlu olduğunu görmek, onları kendi matemlerine mecbur etmenin bencillik olduğunu düşündürtüyordu artık. James, iki adım arkasında yürüyen saray muhafızlarına bakma gereği duydu. Muhafızlar, varlıklarının fark edilmesini garip bulmuş gibiydiler. "Bir arzunuz mu var, efendim?" diye sordu biri.

"Oyunlara katılmakta serbestsiniz."

Şaşırmış, dahası yürekten istedikleri bir şeyi yapmakla görevlerini yapmak arasında arafta kalmışlardı. "Görüş mesafesinde kalalım, kafi." diye üsteledi James. Sahiden de böylesi yeterli miydi bilmiyordu, ama onun altı boş iddiası muhafızları da ikna etmişti. Kimsenin onun yüzünden eğlenceden mahrum kalmamasının verdiği rahatlıkla bir süre etrafta gezindi ve sürekli etrafında pervane olan tüm bu insanları bu kez o uzaktan seyretti. Jerome sahiden de iyi bir atıcıydı örneğin, çelimsiz görünen vücuduna karşın gülle atmada oldukça maharetliydi. Muhafızlarsa canlı hedefe hayatı zindan etmeyi pek eğlenceli bulmuşlardı. Ara ara başlarını kaldırıp James'e bakınsalar da bir süre sonra tüm ilgilerini oyuna vermişlerdi.

Unutulacak Bir HikayeWhere stories live. Discover now