3

10 1 0
                                    

Geceleri Dondurma Kamyonunun Sesini Duyarsanız Dışarı Çıkmayın.

Hepimiz şehir efsanelerini duymuştuk. Uyarıları dikkate almıştık. Yani, çoğumuz...

Jungkook ve ben diğer çocuklar gibi değildik. Sürekli başımız belaya girerdi. Hırsızlık yapacak kadar ileri bile gitmiştik. Kasabanın en yaramaz çocuklarıydık. Tüm bu yaramazlıklarımızın kaçınılmaz olarak hayatımızın en kötü gününe yol açacağını bilmiyorduk. Keşke... o günü geri alabilseydim.

Kasabamdaki insanlar batıl inançlara sahip insanlardı. "Gece ıslık çalma," ya da "Ayakkabılarını ters giyme," gibi batıl inançlar değildi. Uzun zaman önce burada bir şey olmuştu. Kötü bir şey. Yıllar sonra bile hala kasaba halkının tüylerini ürperten bir şey.

Yetmişli yıllarda çocuklar kaybolmaya başlamıştı. Bu kayıplar her zaman geceleri oluyordu. Her zaman. Aynı şekilde. Ebeveynler temkinli davranıp tüm kapılarını kilitleseler bile ertesi sabah ön kapılarının ardına kadar açık olduğunu görüyorlardı.

Adam kaçırma olayları artmaya başlarken aynı zamanda her gece bir dondurma kamyonunun mahallelerde dolaştığı yönündeki ihbarlar polis karakoluna gelmeye başlamıştı. Polisler her çağırıldığında ise kamyon çoktan gitmiş oluyordu.

İşin tuhaf yanı o zamana kadar mahallenin bir dondurma kamyonu yoktu, hiç gelmemişti. Doğal olarak insanlar kamyonu kayıplarla ilişkilendirmeye başlamıştı. İnsanlar gizemli şoförü de yakalamaya çalışmışlardı. İşte o zaman yetişkinler de kaybolmaya başlamıştı. Şoförün karşısına çıkan hiç kimse bir daha görülmemişti.

Herkes korku ve panik halindeydi. Çocuklu aileler eşyalarını toplamaya başlamıştı. Tek yaşayan insanlar bile taşınmayı düşünüyorlardı. Fakat sonra neredeyse kasabanın nüfusu yarıya düşecekken her şey bitti. Her gece gerçekleşen adam kaçırma olayları, dondurma kamyonunun görülmesi, hepsi.

Tabii kasaba halkı normale dönemedi. Bu olaylardan sonra nasıl yapabilirlerdi ki? Kurbanların aileleri, sevdiklerini görme umutlarını çoktan yitirmiş, çoğu taşınmıştı.

Kalanlar ise paranoyaklaşmışlardı ve benzer durumun meydana gelmemesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ne yazık ki bu, son derece katı kuralların ortaya çıkmasına neden olmuştu.

Kızların hiçbir yere tek başlarına yürümelerine izin verilmiyor, her evin kapı ve pencereleri her zaman kilitli kalıyor ve tabii ki hava karardıktan sonra herhangi bir nedenle kimsenin dışarı çıkmasına izin verilmiyordu.

Büyürken hep bu hikayelerin saçmalıktan ibaret olduğunu, bunların hepsinin ebeveynlerin çocuklarını hizaya sokmaları için uydurdukları tembel bir bahane olduğunu düşünürdüm. Onları dinlemeliydim.

"Rosé, sana son kez söylüyorum, bu gece seninle dışarı çıkmayacağım. Kuralları biliyorsun," diye fısıldadı Jungkook, parmaklarının arasındaki kalemi dalgın dalgın defterine vururken.

"Hadi ama bu henüz çiğnemediğimiz tek kural. Sen Memur Dawkins'in polis aracını sprey boyayla boyamış insansın ve korktuğun şey bu mu?"

"Korkmuyorum. Bu farklı. Bu kutsal bir şey. Sen de benim kadar uzun süredir burada yaşıyorsun. Bunu bilmelisin," dedi sinirle, Bayan Huckles'ın beyin uyuşturan dersini dinliyor gibi yaparken.

"Birazcık bile merak etmiyor musun? Bana gerçekten geceleri dışarıda olmayı hiç merak etmediğini söyleyemezsin."

"Rosé, seninle gelmeyeceğim. Hava karardıktan sonra dışarı çıkarak hayatını riske atmak istiyorsan buyur. Ama ben bu işte yokum," dedi sert bir ses tonuyla. Daha önce onu hiç bu kadar ciddi görmemiştim.

uykudan önce hikayelerWhere stories live. Discover now