17

780 67 118
                                    




.
.
.



Jungkook'tan

Taehyung'un bana attığı mesajla ayaklandım ve kapıya doğru adımlarımı sürdürdüm. Taehyung'un geleceğini tahmin ediyordum, kapı deliğinden bakmadan kapıyı açtığım gibi karşımdaki kişinin kollarına atladım. Ama bu koku... Bu koku kesinlikle onun kokusu değildi. Kafamı kaldırdığımda içimden bu aptallığım yüzünden kendime binlerce küfür ettim. Çünkü karşımda duran kişi Taehyung'un en büyük düşmanı Mark'tı...

Korkuyla geriye adımlarken bir yandan Taehyung'a ne yaptığını düşünmeden edemiyordum, çünkü bana yazılan mesajlar... Taehyung'un telefonundan yazılmıştı. Gözlerim istemsizce ve korkuyla dolarken hâlâ geri geri yürüyordum. Mark ise üstüme doğru geliyordu. Yüzündeki ifade daha da korkmamı sağladı.

En sonunda sırtım buz gibi duvarla buluştuğunda, Mark' durdu ve dilini yanağının içinde gezdirdi.

"Ah Jungkook... Saf olduğunu biliyordum ama emin ol bu kadar beklemiyordum."

Ufak bir kahkaha attı ve yüzüme doğru eğildi. Sırıtmasından dolayı dişlerini görebiliyordum, ve bu sırıtış... Kesinlikle normal değildi. Taehyung'un iyi olup olmaması düşüncelerimi doldururken bir yandan da gözlerim dolmaya devam ediyordu. Ona bir şey oldu diye ödüm kopuyordu... Mark dalga geçercesine,"Hadi ama Jungkook, ağlıyor musun cidden?" dedi. Sinirle bakışlarımı yüzüne çevirdim, hafif ağlamaklı, korkmuş ve aynı zamanda sinirli sesimle  konuştum.

"Taehyung'a ne yaptın?"

Alay edercesine ağzından ufak bir gülüş çıktı ve, "Yerinde olsam Taehyung'u merak etmekten, Taehyung'u düşünmekten, yada ona yakın durmaktan vazgeçerdim Jeon Jungkook..." dedi. Anlamaz bakışlarla ona bakarken bir kaç tane arabanın buraya geldiğine dair sesler duydum, ve merakla bakışlarımı pencereye yönelttim.

Mark benden uzaklaştı ve bir bildiği varmış gibi kapıya doğru yürümeye başladı. Peşinden gitmek yerine pencereden bakmayı tercih ettim. Kapının açılma sesiyle bakışlarım sesin olduğu tarafa, kapıya yöneldi. Mark bir elini cebine atıp iğrenç sesiyle konuştu.

"Getirdiniz mi?"

Kapının arkasını Mark'ın iri vücudundan dolayı tam göremediğim için neyden bahsettiğini anlayamıyordum. Soruyu yönelttiği adamlardan biri, "Evet patron. Getirdik." dediğinde neyden bahsettiklerini anlamak adına kapıya doğru hızlı adımlarla yürüdüm, arkasında olduğumu anlayan Mark sırıtarak kenara çekildi.

"Perde açıldı, Jeon." diye fısıldadı. Gözlerimin seğirdiğini anlamam uzun sürmedi. Sadece ağzım açık bir şekilde karşımda ağzına bez koyulmuş, elleri bağlanmış, sadece gözleri açık, ona rağmen güçlü durmaya çalışan, ve başaran bedene bakıyordum. Taehyung...

Ellerimin, ayaklarımın hatta gözlerimin bile tir tir titrediğini hissettim. Onun ağzı açık değildi, konuşmuyordu ama onun gözleri benle konuşuyordu. Şuan böyle bir durumda olsak bile gözlerimiz anlardı birbirini. Korkuyla Taehyung'a bakarken istemsizce ağlamaya başladım ve, "Lütfen onu bırakın! Onu bırakıp be-beni alın! Yalvarıyorum size, lütfen..." dedim, ama kimse umursamadı... Mark umursamaz ve egolu tavrıyla konuştu.

"İçeri getirin."

İki adam Taehyung'u kollarından tutup içeri getirdiler. Taehyung tam önümde duruyordu. Şuan ne yaşanıyor hiç bir fikrim yoktu çünkü evimin salonunda Taehyung'un düşmanı ve düşmanının adamları vardı, üstüne üstlük Taehyung'u tutuyorlardı. Mark yavaş adımlarla yürürken, "Taehyung'a söylemek istediğin bir şey var mı Jeon? Çünkü bu söyleyeceğin son şey olacak." dedi ve kahkaha attı. Mantıklı düşünüp bir şey yapmam gerektiğini biliyordum ama mantıklı düşünemiyordum.

Dostali jste se na konec publikovaných kapitol.

⏰ Poslední aktualizace: Sep 24, 2023 ⏰

Přidej si tento příběh do své knihovny, abys byl/a informován/a o nových kapitolách!

actor || Taekook⊀Kde žijí příběhy. Začni objevovat