Önce

109 3 2
                                    



Zihnim ile ruhumun uyuşmadığı anda, biliyorum ki burada olmam gerekiyor. Ellerime bulaşan kanın sıcaklığını hissetmem gerekiyor. Bunu neden yaşadığım hakkında tek bir kelime düşünemiyorum. Canım yanıyor ama düşünemiyorum. Öfkeliyim ama hiçbir şey yapamıyorum. Tüm kelimeler boğazımı düğümlerken zaten nefes alamıyorum, bir şey değişmiyor. Etraftaki eşyaları net göremiyorum. Hafızam esniyor, bölünüyor, bükülüyor ve sonunda kırılıyor. Ben kırılıyorum. Yürüyemiyorum. Yerde miyim ayakta mıyım bilmiyorum. Çocukluğumu düşünüyorum. Küçük kızla bağlantı kuramıyorum. Güçlü, demişti bana. Kulağıma fısıldamıştı sıcacık göğsüne beni yatırırken. Sen çok güçlüsün, demişti.

Ben kaldıramazdım, demişti.

Güçlü olamazdım. Küçük kız da değildi. Bana yalan söylemişti. Beni cesaretlendirip bu korkunç yere sürüklemişti. Burada durmayacaktım.

Bulanmayacaktım.

Zihnimi bulamayacaktım.

Canım acıyordu. Canım çok yanıyordu.

Yerde yatıyordu. Hareket etmiyordu.

Bense durmuş titriyordum.

Hava artık serinlemişti. Açık kapıdan serin rüzgar esiyordu. Yaz bitmişti. Ben, çok fazla kalmıştım.

Yerde yatmasına bakakaldım. O kadar çok şey hissediyordum ki hiçbir şey hissetmiyordum.

Ensemin karıncalandığını ve kalbimin fazla hızlı attığını hissettim. Kaybetmeyecektim. Yapamazdım.

Arkamı döndüm. Vücudum titrerken birden sakinleştim.

Kanlı elimle boynumdaki kuğuya dokundum.

Ve onca terk edilmiş eşyanın arasından yerdeki kuğu portresini gördüm.




GÜL LEKESİWhere stories live. Discover now