i've got my mind on you

556 105 91
                                    

soobin:
yeonjun
nerdesin

yeonjun:
soobin
bir şey mi oldu

soobin:
nerdesin

yeonjun:
evde
bir sorun mu var

soobin:
yani onu soracaktım
okula gelmedin
iki saattir bekliyorum belki geç gelir diye ama
meraktan kendimi yiyeceğim artık

yeonjun:
haber veremedim üzgünüm
üşütmüşüm de biraz
o yüzden gelemedim okula
dinleniyorum

soobin:
üşütmüş müsün
neyin var tam olarak

yeonjun:
burnum akıyor
öksürüyorum biraz
boğazım acıyor

soobin:
vücudunda ağrı var mı

yeonjun:
yok yok
kaçmak için biraz bahane de oldu

soobin:
geç bahaneyi
sıcak bir şeyler içtin mi
kahvaltı yaptın mı güzelce

yeonjun:
ıhlamur kaynatmak istedim ama tadı bok gibi oldu
beceremedim onu da
kahvaltı yaptım ama

soobin:
of yeonjun
dikkat etmiyorsun hiç kendine
canının bir önemi yok sanki
o gün de dışarda incecikti üstün

yeonjun:
olsun
sonra atkını verdin ama

soobin:
ben olmasam ne haldeydin acaba

yeonjun:
eh
kurtarıcımsın anlaşılan

soobin:
of yeonjun of

yeonjun:
dersine bak sen
başlar şimdi

soobin:
aynen giriyorum şimdi derse
konuşuruz sonra

yeonjun:
?/
görüşürüz

**************

Yatağımda uzanırken öksürmemle kaşlarımı çattım, her öksürüşümde boğazım daha çok ağrıyordu. Yutkununca hafif yumuşamasıyla idare etsem bile gerçekten acıyordu. Ihlamur yapmayı denesem de becerememiştim, buna da moralim bozulmuştu. Bu yüzdendi sabaha göre daha keyifsiz oturma sebebim.

Veya belki de Soobin'di.

Pekala, zaten hiçbir zaman insanların ilgisine alışmamıştım. Ancak Soobin'den gördüğüm tüm ince davranışlar mutlu olup farklı hissetmeme sebep oluyordu. Yazdığı zaman dudaklarımda oluşan gülümseme de buna kanıt olarak gösterilebilirdi. Çok saçma ve şımarıkça gelebilirdi belki ama konuşmanın sonunda umursanmadığımı hissetmem eski zamanlarımı hatırlatmıştı. Kaybetme korkusu muydu, yoksa Soobin'in gitmesinden endişelenmem miydi bilmiyorum.

Ya da belki de bu korkumun sebebi; yaşadığım şeyleri unutturmak için en başından beri çabalayıp beni yalnız bırakmayan, kendimi geri çeksem bile pes etmeyip bana ulaşmaya çalışan ve en sonunda beni büyüsü altına alan kişinin hissettirdiği şeylerdi. 'Hoşlantı' , hatta belki de 'Sevgi' kavramlarını hissettirdiği için korkuyordum ondan, gitmesinden.

İçimi kaplayan garip hisle yutkundum, hoşlanmadığımı inkar edemezdim. Kabul etmek istemesem bile hislerim vardı, beni çoktan ele geçirmişti bu tatlı his. Ancak her şeyin tepetaklak olup eskiye dönmesinden korkuyordum, Soobin'in yarı yolda bırakmayacağını bilsem bile en derinlerimde sakladığım düşüncelerim ürpertiyordu beni.

yes to heaven, yeonbin Where stories live. Discover now