final

46 5 6
                                    

09092023

-

Bir süredir sessiz yağıyordu yağmur. Günün doğumundan bu yana bir an olsun durmazken damlalar,  yeryüzüne Ji Changmin'in karahindibalarını incitmemek adına nazikçe düşüyordu.

Mezarı başında kaybolmak isteyen Lee Juyeon'un saç tutamları gibi ıslaktı toprak.
Ve sessizdi yağmur Lee Juyeon gibi, sessizce ağlıyordu gökyüzü tıpkı Lee Juyeon gibi.

Bardaktan boşalıyormuşçasına yağıyordu yağmur. Damlalar öyle hızlı bir yarış içerisindeydi ki kafasını dahi kaldıramıyordu gökyüzüne bakabilmek için.

Şemsiyesini yanına almamıştı ve ıslanmak istemediği bir gündeydi.

Adımları gerisin geri okul binasını takip ederken eve geç gitmeyi sorun etmemişti. Yağmur dinene kadar kütüphanede oyalanmaktan bir zarar gelmezdi. Oranın huzurunu ve sakinliğini evine kıyasla çok severdi.

Okulda neredeyse kimsenin olmadığına emindi. Kütüphaneyi yoklama gereği duymadan kitaplıkların arasında kaybolduğunda, yağmur seslerine karışan bir gülüş duymuştu.

Yalnız olmadığını anlamak ise kütüphanenin büyük camlarından birinin açılmasıyla zor olmamıştı. Saçlarını uçuşturan rüzgarla yeniden önüne döndüğünde bu seferki sessizliğini varlığından habersiz şiir okuyan tanımadığı genç bölmüştü.

"Yalnızlık benzer bir yağmura.
Yükselir denizden akşamlara;

Çıkar göklere. O ırak ve ücra ovalardan her zamanki yerine.
Ve düşer yalnızlık gökten şehrin üzerine"

Şiiri okuyanın yüzünü tam seçemesede her zaman derslerden kaçıp kütüphanede çalışan o tuhaf öğrenci olduğunu biliyordu.

Başkası olamazdı. Bir süredir tek olduğunu sanarak okuduğu şiirlere Juyeon'da dinleyerek eşlik etmişti. Hiç anlayamadığı o şiirler başta canını sıksada alıştığını düşünmüştü.

"Tüm sokakların yüzü sabaha dönerken,
Ruhlarını bulamamış kayıp bedenler,
Birbirlerinden hüsranla ayrılırken yağar yalnızlık saatlerin üzerine 

Sonra sessizce akar yalnızlık, ırmaklara."

Yağmura okumuştu şiirini Ji Changmin. Lee Juyeon ise yalnızlık için olan kısmını üstüne alınmıştı cömertçe, şikayetlenmeden. Bundan memnun ve mutluyken.

Sonra uykuya dalmıştı Ji Changmin mutlulukla şiirlerine devam ederken, yağmur damlalarının ninnisiyle huzurlu hissederken.

Ağır ve derin bir uykuya teslim olmadan önce, o şiir kitabını alacağına yemin ederken.

"Özür dilerim."

Yetersizdi bu iki kelime. Ruhsuzdu. Hissedemezdi Ji Changmin. Hissetse bile istemezdi. Kabulde etmezdi hiçbir zaman.

Öfkeli miydi Lee Juyeon'a? Kızgın mıydı ona? Hiçbir zaman olmamıştı. O yalnızca çok sevmişti. Sırılsıklam aşık olmuş, mutlu olmuştu.

Şimdi değerlisinin bu halde olduğunu görse tüm hüznünü kendi omuzlarında taşımak için elinden geleni yapmaya çalışırdı. Fakat ne Ji Changmin bunu yapabilirdi ne de değerlisi sonu olan bir hikayeye baştan başlayabilirdi.

Juyeon ilk defa bir kaybın acısını yaşıyordu. İlk defa gözlerine dahi bakmadığı kıymetli bir ruhun arkasından çocuk gibi ağlıyor, geri dönmesini istiyordu.

Juyeon ilk defa aşık olmuştu. Yeryüzündeki en güzel duyguyu, bu şekilde mi tatmalıydı? Şiirlerde böyle mi olurdu?

Neden bu denli güzel olmak zorundaydı sevgisi?

Neden suçlayacak hiçkimse yoktu çevresinde? Neden yıllar önce okuduğu şiirdeki gibi yalnızdı?

Ruhlarını bulamamış kayıp bedenler,
Birbirlerinden hüsranla ayrılırken yağar yalnızlık saatlerin üzerine.

Derince bir nefes aldı. Gözlerini kapadı ve ıslak olan toprağı umursamadan karahindibaların yanına uzandı. Her şeyin kötü bir kabus olmasını dilesede bunu yapamadı. Ji Changmin hiçbir zaman  kötü bir kabusun parçası olamazdı.

Zaman durdu. Üşüdü ve evini özledi. Fakat ne saçlarından öpen oldu ne de sıcak bir huzur dileyen. Gözlerini gerçekliğe açtı Lee Juyeon.

-

10092023

Şiir, Yalnızlık / Rainer Maria Rilke

Şiir, Yalnızlık / Rainer Maria Rilke

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.
homesickDonde viven las historias. Descúbrelo ahora