10

49 6 6
                                    


09092023

-

"Bugün Avrupa'dan dönüyorum. Birkaç günlüğüne dünyanın öbür ucunda olmak unutamayacağım bir deneyimdi. Hem çok mutluydum hemde düşüncelerle doluydu zihnimin içi."

Koşuyordu Juyeon. Nereye gittiğinin bir önemi olmadan.

"Juyeon'u düşünüyordum. Sınıflarımız ayrılmadan önce bölüm olarak katıldığımız bir kamptaydık."

Gökyüzünü süslüyordu yıldızlar.

"Herkes heyecanla dans becerileri hakkında sohbet ederken o gruptan erken ayrılan olmuştu. İyi dans ettiğini biliyordum sadece. Kamp iki günlüktü. Ağaçlarla çevrili gökyüzünün hiç olmadığı kadar parlak olduğu bir yerdeydik."

Yorgunca buluşturmuştu bedenini çimlerle. Ji Changmin anlatmaya devam etmişti değerlisini.

"Avrupa'dan bahsetmişti kendisinden bahsederken. Kışın oluşan depresif, romantik havasından. İnsanların onu tanımamasını ve dilini anlamamasının özgür hissettirdiğini söylemişti. Bu duyguları ölmeden önce yaşamam gerektiğini düşündüm."

Her şeyi biliyordu sanki hakkında. Nasıl bu kadar kör olabilmişti tüm duyularıyla?

"Dediği kadar varmış kabul etmek zorundayım. Özgür, genç ve ölümsüz hissettim. Sonbahar ve kış için yaratılmış sanki bu yer. Eve dönünce anlatabilsem keşke ona."

Deli gibi yandı canı.

"Biliyorum, anlatırsam kim olduğumu bilmese bile dinler beni. Yine de eğer onunla konuşabilmek mümkün olsaydı söylemek istediklerim bunlar olmazdı."

"Onu aynı bölümü kazanmadan öncede tanıyordum. Bu denli yorgun değildi ruhu ve canı bu denli yanmazdı o zamanlar. Kahkahalarını hatırlıyorum. Mutlu biriydi."

Zordu dinlemek. Yabancı birinden bahsettiğine inanmak isetesede Lee Juyeon'du anlattığı kişi. Katlanamıyordu artık kendisine.

"Hayatıma girmesi için çabalamadım hiçbir zaman ruhlarımız kırılmasın diye. İyi ki diyorum bazen. Gözlerime bakmamasının bir nedeni vardı diyorum. Geçen zaman dünyasında neleri değiştirdi bilmiyorum. Ama mutluluğunu almış ondan. Her şeye rağmen dans edebildiği için mutluyum. İyi olacak eminim. Sıkı çalışıyor."

Kaderlerinde vardı ruhlarının kesişip, zaman ve mekan farketmeksizin kırılacağı. Ji Changmin kıyamamıştı belki değerlisine fakat geçen zaman ve dönen dünya acımamıştı Juyeon'a.

"Nasıl tanıştığımızdan bahsetmedim değil mi? Lise sondayken kütüphanede gönüllü çalışır, derslerden kaytarırdım ve dans etmek için daha fazla zamanım olurdu. Düşününce o günler çok güzeldi. Ghana henüz minicikti."

"Juyeon o günlerden birinde çıktı karşıma. Zaten hep gelir giderdi fakat o gün ilk defa duymuştum sesini. Yapacak çok işim vardı ve yoğundum. Pratik yapmam gerekiyordu... kütüphanedeki işlerim bitmeden çıkamazdım."

"Almak istediği kitap karşılığında tüm işlerimi halledebileceğini söyledi. İstediği kitap kütüphaneden değil bana ait olandı. Neden bu denli okumak istediğini ya da başka yerde aramak için uğraşmadığını bilmiyorum. Aldı ve bir daha geri vermedi. Çok üstüne düşmedim. Vermesini istemedim hiçbir zaman. O an için ihtiyacım olanı vermişti bana. Sıkı çalıştığımı söylemişti."

Mutlu olduğu zamanlar, mutluyken mi aşık olmuştu ona Ji Changmin? Varlığını unuttuğu o kitap yüzünden mi bağlanmıştı kaderleri?

"Şiir kitabıydı benden aldığı. Daha sonraları şiirlerle arasının pek iyi olmadığını bile öğrenmiştim. Nedenini hiçbir zaman anlayamadım. Beni hala tanımadığına ya da hatırlamadığına eminim. Ama o kitabı hatırlayacağınada eminim."

Hatırlamıştı deli gibi reddetse dahi.

"Kitapta şöyle bir söz vardı..."

"Nefes alışlarımla bir alçalıyor, bir yükseliyor yıldızlar."

"O zamanlar mutlu olduğunu söylemiştim. Kitabımı alması, okuyup okumaması bir yana, aşık olduğum sanatın bir parçası olduğunu öğrendikten sonra hep kitaptaki bu cümle gelirdi aklıma."

"Kamp için aynı otobüse bindiğimizde elinde yine o kitap vardı. Varıncaya dek uyumuştu. Arada omzuma düşerdi kafası. Yolun sonunda, güneş battığında ve yıldızlar gökyüzünde parıldadığında..."

"Gün doğana dek izlemişti onları. Benden aldığı kitabı okumuş, bizimle sohbet etmek yerine tüm vaktini yıldızlarla geçirmişti. Kimin ne dediğini umursamadan."

Hatırlıyordu o günü. Hiç olmadığı kadar netti zihninde. Aşık olmuştu o kitaba. Anlamasa dahi her sayfasındaki şiirlere. Ji Changmin'den duymuştu ilk şiiri. O yüzden deli gibi istemişti o kitabı.

"İyi dans eder demiştim."

"Sanatının verdiği huzurlu yorgunluk geride acısız bir nefes alış veriş bırakır. Juyeon o söze aşık olmuştu bence. Herzaman selamlardı alçalıp yükselen yıldızlarını. Artık buna devam edip etmediğini bilmesem bile. Çok uzaktayım ona."

"Yinede sıkı çalışıyor. Umarım ki dünyaya veda ettiğimde izlediği o yıldızlardan biri olabilirim. O zaman doya doya izlerim sanatıyla mutlu olan Lee Juyeon'u. Ve doya doya bakabilirim gözlerine."

"Avrupa diyordum değil mi? Konu Juyeon'dan açılınca durmak bilmeyen düşüncelerime gençliğimin son şiir kitabından bir dize bırakıp uzayan kasedi bitirmeliyim o halde."

"Büyüktür ölüm. Ve dudağıyız biz gülümseyen bu büyüklüğün.

Kastımızsa hayatın ortasında cürret eder ölüm içimizde ağlamaya."

"Mutlu olmak için gerçekten çok çalıştım. Ve yemin ederim ki gençliğimin her zerresiyle yıldızlar kadar mutlu oldum. Aşık oldum, dans ettim, şiirler kitaplar okudum, koştum, Ghana ile oyunlar oynayıp uyudum, küçük bir evim oldu ve kışı hep çok sevdim."

Gülmüştü içtenlikle. Gamzelerini görebilmeyi dilerdi Juyeon.

"Son günlerimin şairinin söylediği gibi, Büyüktür ölüm. Ve dudağıyız biz gülümseyen bu büyüklüğün."

Dünümü gören tek kişi sensin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Dünümü gören tek kişi sensin.
Bugün burada canlı olduğumu bilen tek kişin. Senin için ne ifade ettiğimi söyleyip beni rahatlatmalısın. Ne söylemen gerektiğini bilmelisin.

- Avrupa'da son günüm.

-

09092023

Şiir, son perde / rainer maria rilke

Sondaki şarkı sözü, square/ baek yerin

homesickWhere stories live. Discover now