BÖLÜM 58 - HORTLAK

En başından başla
                                    

Kulaklarımda müzik akıp giderken ben şarkı sözlerine odaklanamıyordum. Müziğe kendi sözlerimi yazmış gibiydim. Neden böyle olduğumu kendime açıklamaya çalışıyor gibiydim. Sorunu Ahmet ile birlikte olamamak gibi görüyordum. Şimdi olmuştuk. Düzenli bir şekilde de devam ediyordu. Bu sefer hiçbir şey hissedememeyi kafama takıyordum. Ama biliyordum ki o da düzelince başka bir şeyi kafama takacaktım.

Bu otobüse bindiğim günleri düşündüm. Ahmet'e olan aşkımı düşünerek şarkılar dinlerdim. Neden sevgili olamadık diye yakınırdım. Sonra fake hesaptan ona aşkımı haykırmıştım. Bu sefer reddedildim diye ağlamıştım. Neden sevmiyor diye düşünürken sevdiğini öğrenmiştim. Aradaki tüm sorunlara rağmen birlikte olmuştuk. Fakat ne zaman bir sorunu çözsek bir başka şeyi sorun ettiğimi fark ettim. Kafamda onu o kadar imkânsız düşünüyordum ki bir şeyler gerçekleşince önüne taş mı koyuyordum?

Ne yapıyordum?

Sıkıntıyla yüzümü sıvazlayıp düğmeye bastım ve durakta indim. Oradan metrobüs ve tekrar otobüs yaparak baba evine vardım. Evin zilini çaldığımda bir çalışan kapıyı açtı.

"Hoş geldiniz Nazlı Hanım."

"Merhaba," diyerek içeriye girdim. Evde sessizlik hakimken kaşlarım çatıldı. Bugün evde kalma günüm olduğunu biliyorlardı.

"Annemler yok mu?" diye sordum.

"Babanız henüz gelmedi. Anneniz kış bahçesinde efendim." Başımı sallayarak istikametimi kış bahçesine çevirdim.

Annemi efkârlı bir müzik dinlerken buldum. Bir yandan da sigara içip alkol tüketiyordu. Müziğe kendini öyle bir kaptırmıştı ki beni fark etmedi. Yıllar geçtikçe ben de annemi fark edemez olmuştum. Her geçen gün daha da değişiyordu. Onlara bir şey söyleme yaşını geçmiştim. Artık herkes kendi hayatını yaşayacaktı. Kuralımız buydu.

"Anne?"

"Hoş geldin kızım," diyen annem sigarayı kül tablasına bastırarak söndürdü. Bana sarılarak öperken ondan gelen yoğun alkol kokusuyla bayağı içtiğini anladım.

"İyi misin? Bir sorun var gibi," dedim yerime otururken. Gözlerini boşluğa dikti. O boşlukta ne gördüğünü merak ettim.

"Baban beni aldatıyor." Kurduğu cümle ile beynimden vurulmuşa döndüm. Gözlerim sonuna kadar açılırken ona döndüm. O ise boşluğa bakmaya devam etti.

"Birlikte onca sıkıntıyı atlattığımız kişi beni aldatıyor. Sevdiğimden ellerimi yıprattığım adam bir başka kadının bileklerine altınlar takıyor." Gözünden yaşlar akıyordu ama öyle duygusuz duruyordu ki insan neden ağladığını anlayamıyordu. Bomboşluk hissi etrafımızı sararken üşüyerek kendime sarıldım. Annem soğukluktan kurtulmak için bir sigara yaktı.

"Baban çok parası olsun isterdi hep. O kadar çok isterdi ki bazen öfkelenirdi. Olmamasının bir sebebi olduğunu hayatına girince anlıyorsun. Bir şeyi çok istiyorsan ve olmuyorsa zorlamaman gerekiyor. Senin göremediğin bir neden vardır Nazlı. Baban parayı bulunca çok değişecekmiş. Nedeni buymuş." Sigaranın dumanını dışarıya üfleyen annem sanki içimde cevaplayamadığım o sorulara cevap bulmuş gibiydi.

Çok istemek.

Her şeyin fazlası zarar olduğu gibi çok istemenin de fazlası zarardı. Göremediğin bir zarar vardı ve bunu yaşayarak görüyordun. Bunu yaşaman gerekiyordu çünkü insan evladı denemeden yanlış olduğunu kavrayamıyordu. Yaşanmışlıklardan ders çıkarmazdı zira bu sefer farklı olacağına inanmak isterdi.

"Boşanacak mısın?"

"Neden?" dedi buz gibi bir sesle.

"Seni aldatıyor."

SOLMUŞ MÜREKKEPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin