12- ARAYIŞ

47 12 3
                                    

OKTAY'DAN...

"Oktay savcım, beni bilirsin ne zaman bir şey istedin de yapmadım. Ama bana daha fazla bilgi lazım. Bulmamı istediğin kadının yalnızca fotoğrafları var elimde. Bir telefon numarası ne bileyim okuduğu okul hatta kimlik numarasının son iki rakamına bile razıyım..."

"Cihan, savcına başlatma kardeşim! Senden kişisel bir ricada bulundum..."

"Ben de onu diyorum Oktay. Seni ne zaman yarı yolda bıraktım kardeşim, ne istedin de yapmadım? Bu kadına dair hiçbir iz yok. Emniyette sormadığım adam kalmadı. Belli ki sicili temiz. Dolandırıcı falan diyorsun, sahadaki elemanlara da sordum böyle biri yok. Sen niye taktın oğlum bu kıza?"

"Hadi abicim hadi..."

"Oktay? Okt..." Telefonu bir hışımla kapamıştım. Cihan benim dostumdu. Aynı liseden mezun olmuş, aynı fakültede okumuştuk. Kalkıp bana polis olacağım, dediğinde kafayı yediğini düşünmüştüm. Mesleki yollarımız ayrılsa da kalplerimiz hep bir kalmıştı. Cihan ailem gibiydi. Dostumun benim için Lara'nın kim olduğunu bulabilmek adına bakmadığı deliğin kalmadığına emindim. Ama yeterli değildi!

Evet, itiraf ediyorum. Yalnızca İsmail'i korumak adına başladığım araştırmalarım bir tık kişisel hırslarımla harmanlanmış olabilirdi. Tamam bir iki tık! Genç ve idealisttim. Kimse beni kişisel merakım adına yargılayamazdı. Ayrıca kafede kendini küçücük bir kıza Zeynep olarak tanıtması, elimden kaçırmam, İsmail'le hala görüşüyor olması, annemlerin İspanya'ya yapacakları geziyi ve sahtekar Lara'nın hayali anne-babası ile tanışma planları da cabasıydı.

İsmail benim küçük kardeşimdi. Tamam, kocaman adam olmuştu ama gözümde asla büyümemişti. Saftı, güzel bir kalbi vardı. Kandırılmaya müsaitti. Paranın canı cehenneme! Lara ile ilk karşılaşmamızda ona İsmail ve ailemin yakasından düşmesi için para teklif etmediğime pişmandım. Ah aptal kafam! Kendi de itiraf etmişti zaten hayallerine açılan bir kapıydı ne de olsa İsmail. Her şeyden habersiz benim saf kardeşim de, Lara'ya aşık olduğunu, hayatının kadını olduğunu ama evlilik için daha erken olduğunu söylemişti anneme. İsmail gerçekleri öğrenirse yıkılacaktı. Gerçekleri öğrenmeden Lara'nın pençelerinden biricik kardeşimi kurtarmalıydım.

Lara'nın laptopundaki fotoğrafları resmen ezberlemiştim. Bir sürü kedi fotoğrafı, dağ, çiçek, böcek fotoğrafları dışında edindiğim bilgilere göre zamanının büyük bir çoğunluğunu üç kızla geçiriyordu. Kızlardan biri kısa boylu, zayıf, kıvırcık saçlıydı. Kocaman bembeyaz dişleri vardı. Neredeyse tüm fotoğraflarda otuz iki diş gülüyordu. Bu kıza iki numara diyordum. Kızlardan üç numara dediğimin afrika örgüleri vardı. Kızların en uzunu oydu. Hatta iki numaralı kızın iki katı sayılırdı. Belki benimle aynı boyda bile olabilirdi. Sağ kolunda omzundan bileğine kadar çeşit çeşit dövme vardı. Sürekli koyu renk makyaj yapıyordu. Kızlardan bir diğeri dört numara dediğim ise çoğunlukla pembe ve tonları giyiniyordu. Kızların alkol masasında olduğu bir fotoğrafta diğerleri rakı içerken bu kız pembe bir kokteyl içiyordu. Saçları uzun ve sarışındı. Ne iki numara kadar kısa ne üç numara kadar uzundu. Masum bir yüzü vardı.

Kızlardan sonuncusu, İsmail'in karşıma ilk çıkardığı andan itibaren gecem ve gündüzüm olmuştu. O bir numaraydı. Beline doğru uzanan dalgalı, kumral kendisi kadar asi saçları vardı. Yanık tenliydi. Dolgun dudaklarının hemen üstünde beni vardı. Gözleri Türkan Şoray'ı anımsatıyordu. Gülünce gamzesinin çıktığını fotoğraflardan fark etmiştim. Malum her karşılaştığımızda kedi köpek gibi birbirimize dalaştığımız için fark etmemem normaldi. Karşılaşmalarımızdan tahmin ettiğim üzere boyu 1.62 var ya da yoktu. Minyon bir tipti. Hoş, minyon da olsa tecrübelerimle sabitti ki deli gücü vardı.

TEHLİKELİ OYUN (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now