6- EN FAZLA NE OLABİLİRDİ Kİ?

57 14 1
                                    


İşlerimiz oldukça iyi gidiyordu. Ekibimizi büyütmüştük. Bizi çok zora sokacak işleri almamaya çalışıyorduk. Kurduğumuz bu küçük dünya bir sürü kişinin ekmek kapısı olmuştu. Ekiple birlikte daha profesyonelce hareket ediyorduk. Her şeyimiz planlı ve emin adımlarla ilerliyorduk. Biz 'her şeyci'ydik. Bize İsviçre Çakısı diyenler de oluyordu. Kiminin bir saatliğine anne-babası oluyor veli toplantısına katılıyorduk, kimine sürpriz doğum günü hazırlıyorduk. Mümkün olduğunca beladan uzak durmaya çalışıyor, zararsız işleri onaylıyorduk.

Yeliz gelen işleri ayıklıyor, bize seçenekler sunuyordu. Biz de oylamaya alıyorduk. Yine bir değerlendirme toplantımızda Yeliz'in sunmuş olduğu işlerden ikisini kabul etmiştik. İşlerden biri kapsamlı bir ekip çalışması gerektirirken diğeri iki saatlik bir akşam yemeğine eşlik etmekten ibaretti.

"Meltem sen yemek işini al kankam olur mu? Bu hafta fazlasıyla yoruldun. Bu iş baya çalışma gerektirecek biraz dinlenmiş olursun." Her ne kadar ekiple çalışmayı sevsem de Yeliz haklıydı. Bu hafta üç iş yetiştirmiştik ve hepsinin başrolü ben olmuştum. Bir haftadır doğru düzgün uyumamıştım bile.

"Tamam o zaman. Peki anlat bakalım iş neymiş?"

"Bizle çalışmak isteyen kişinin ismi İsmail Kademoğlu."

"Dur bir dakika şu bildiğimiz Kademoğulları mı?"

"Yani... Evet."

"Yelo saçmalama. Şaka değil mi bu?"

"Yelo bu bilgiyi bize işi kabul etmeden önce vermek istemez miydin?" Hepimiz şaşkındık. Ülkenin en zengin ailelerini saysak listede ilk üçte yer alırdı Kademoğulları.

"Abi siz de biliyorsunuz iki saat için gerçekten güzel para kazanacağız. Ayrıca İsmail herhangi bir problem çıkmayacağına dair garanti verdi."

"Neyin garantisini verdi kanka? Pardon? Ben yanlış mı anladım? Ülkenin sayılı zenginlerinden biri bizi tutuyor ve bizle iki saatliğine akşam yemeği için anlaşıyor. Buradaki absürtlüğü gören bir tek ben miyim? Grinin elli tonunu mu çekiyoruz kardeşim!" İrem sinirlenmişti. Hakkı da vardı.

"Kanka bir sakin ol da anlatayım. Magazinden de takip ediyorsanız biliyorsunuzdur İsmail yıllardır yurtdışında yaşıyordu. Bir süre önce dönmüş. Ailesinin evlenmesi için karşısına sürekli birilerini çıkarmasından, ne zaman evleneceksin sorularından, hatta onunla parası ve soyadı için birlikte olmaya çalışan insanlardan gına geldiği bir zamanda annesine hayatında biri olduğuna dair yalan söylemiş. Ailesini bir süreliğine durdurabilir sandığı bu yalan da götünde patlamış tabi. Kız arkadaşının yurtdışında yaşadığını söylemişse de daha fazla ailesini oyalayamamış. Bu hafta sonu için iki saatliğine sahte bir kız arkadaşa ihtiyacı var. Ben İsmail'e kefilim abi."

"Yelizciğim kafamda oturmayan şeyler var. Bu adam istese ülkedeki kızların yarısını ailesinin karşısına ama gerçek ama sahte çıkarabilir. Neden parayla satın almak istesin ki? Ayrıca nerede senin şüpheci şeytanın? Nasıl kefilim diyebiliyorsun?"

"Kefilim çünkü... Bakın bu durum bu dördümüz arasında bir sır olarak kalacak anlaşıldı mı?" Bizden onay aldıktan sonra Yeliz devam etti. "Kefilim çünkü duyulsa ülkenin çalkalanacağı bir şeyi söyledi. İsmail asla ailesinin istediği tarzda bir yuva kurmayacak. Cinsel yönelimleri tamamıyla farklı. Bu durumu bir yandan saklamaya çalışırken bir yandan da soyadını kullanarak şöhret elde etmeye çalışacak bir kız riskini göze almak istemiyor. Ailesinin yanında nasıl bir kız görmek istediğini çok iyi biliyor. Topu topu iki saat kızlar! Hadi ama! Anne ve babasıyla sadece bir kez yemek yiyeceksin Meltem."

Bir süre düşündükten sonra, "Tamam anlaştık. Altı üstü bir yemek ne olabilir ki? Detayları anlat bakalım."

"İspanya'da doğdun, büyüdün. Ailen sen daha doğmadan oraya yerleşmiş. Babanın gemileri var. Tekstilde ticaret erbabı. Doktorsun ve mesleğini çok seviyorsun. Annen ressam. Tek çocuksun. İsmail ile bir üniversite etkinliğinde tanıştınız. Bir senedir birliktesiniz. Daha evlenmeyi düşünmüyorsunuz çünkü şu an için kariyerleriniz daha önemli. Annesinin, senin annenin hangi ressamlardan ilham aldığını sorabileceğini söyledi. Eğer sorarsa Barok tarzda özellikle Giovanni Lorenzo Bernini'den esinlendiğini söylemeliymişsin. Babası çok soru soracak bir tip değilmiş. Fakat babanın işleri konusunda soru sorarsa eğer geçiştirmeni istedi. Konu tıkanırsa her türlü müdahale edeceğini fakat İtalyan mutfağını sevdiğini, en sevdiğin rengin yavru ağzı olduğunu, dans etmeye bayıldığını söyleyebileceğini söyledi. Ayrıca saçında boya olmayan ve kumral birini tercih etmişti ama Meltemciğim sen zaten bu kriterlere uyuyorsun."

"Yuh ama Yelo. Altı üstü iki saat dediğin yemek için ne kadar ciddi bir hazırlık gerekecek biliyorsun değil mi?"

"Arkadaşlar size şöyle söyleyeyim bu iş son üç aydır yaptığımız tüm işlerden kazandıklarımızdan daha fazla para getirecek. O yüzden zararsız bir yemek kimseyi üzmez. Ayrıca ne çabuk unuttunuz adam kaçırdığımızı." Yeliz İrem'den yastık yemişti. Evet unutmamıştık. Çok zorlu yollardan geçmiştik.

"Tamam anlaştık. Şu dosyayı bana ver. Barokmuş hey Allahım ya! Ekibi çağırıyorum siz de diğer işle ilgilenin." Kızlarla yapmış olduğumuz toplantı bitmişti. Ekibin geri kalanı da toplandığında diğer iş için hazırlıklara başlamışlardı.

Elimdeki dosya ile odama geçmiştim. Hafta sonuna iki gün vardı. İsmail beni evden erken alacaktı. Böylelikle yemek öncesinde en azından gerçek anlamda birbirimizi bir nebze de olsa tanıyabilecektik. İsmail'in istediği bir kız arkadaş olabilmek için her detayı gözden geçirmeliydim.

Ertesi gün İsmail bedenimi sormuş ve evime ailesinin beğenebileceği bir düzine elbise göndertmişti. Elbiseler paha biçilemezdi. Her bir detay düşünülmüştü. Ne aşırı gösterişlilerdi ne de aşırı sönüklerdi. İçlerinden kendimi en rahat hissettiğim beyaz bir elbisede karar kılmıştım. İsmail ısrarcı bir şekilde abartı makyaj yapmamamı belirtmişti.

Yarın büyük gündü...


TEHLİKELİ OYUN (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now