two

64 9 4
                                    

Ertesi gün uyandığımda aklımı yitirdiğimden şüpheleniyorum. Sonuçta ben tıp okuyup barda çalışan ve uyumaya vakit bulamayan biriydim. Yani dün gece olanların tümü halis olabilirdi ve benim bunları teyit edecek bir delilim bile yoktu. En kötüsü de ona attığım dikişi Bay Kang’a gösterip övünemeyecek olmamdı. Çünkü bildiğim kadarıyla her tıp öğrencisi birini canlı canlı dikme fırsatı bulamıyordu.

Ölü tavuğu dikemeyen ben bir canlıyı dikmiştim.

Sonunda uyumamak bir işe yaramıştı. Çünkü telefonum yoktu ve alarmım da yoktu. Eğer uyusaydım sabah altı dersine değil ahirette hesaba yetişirdim. Jeon Jungkook'un bana tek faydası buydu sanırım. Garipsemiyor da değildim. Uzaktan izlediğim ve asla yanında olmak istemeyeceğim o adamla hayati bir meselede kesişmişti yollarımız. Tehlikeli olduğunu biliyordum. Herkes biliyordu. Ama tehlikede olduğunu bilmiyordum. Arka planda neler döndüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu. Açıkçası onun bir hayatı olduğunu bile düşünmüyordum. Bir insan olduğunu anlamak için gidip ona dokunmanız gerekiyordu. Robottan farksızdı. Birçok hayati fonksiyonu durmuştu. Duygularını ameliyatla aldırmış gibiydi. Birini sevmeyi bırakın, birinden nefret bile edemezdi bana göre. O kadar umurunda değildi dünya.

Ben de onun gibi olmayı isterdim.

Fakat hayat herkese eşit davranmıyordu. Tıpkı sekizinci kahvemi içen ben ve öğleden sonra derse gelen Jisoo'ya yaptığı gibi. Gün boyu gözlerim o serseriyi aramıştı. Ölmüş olabilirdi. Şaka yapmıyordum. Tüm arkadaşları buradaydı ama onu hiç görmemiştim. “Kafein komasına gireceksin. “ Omuz silktim. Gerçekten bölümümden nefret ediyordum. Fakir olmaktan da. Ve zenginlerle dolu bir okulda burslu olmaktan da. Arabalarının üzerine kusasım geliyordu. Babamın taşşaklı biri olmasını ben de isterdim ama kendisi spermlerini etrafa saçan basit bir organizmadan fazlası değildi. “Gerçek komaya da girebilirdim ama bunu tercih ediyorum tabii. “ Güldü. Enerjisini seviyordum. En azından karabasan gibi ortalıkta dolaşıp üç gramlık hayat enerjimi de sömürmüyordu.

Evet o tahmin ettiğiniz kişi gibi.

“Akşam sizin mekana gelelim diyoruz kızlarla. “ Elimle alnıma koca bir şaplak attım. Ben aptalın önde gideniydim. “Siktir. “ diye mırıldandım montumu giyip eşyalarımı toplarken. Jisoo ağzı açık bir şekilde beni izliyordu. “İşimi unuttum. İnanabiliyor musun? Çalıştığımı unuttum. “ Gülecek gibi olduysa da durdu. “Bugün çalışmadığını sanıyordum. “ Ona el salladım. “Ben her gün çalışıyorum. Akşam görüşürüz. “ Beklemeden kendimi dışarı attığımda dağ başındaki kampüsün soğuğu içimi titretti. Eve gitmeye vaktim yoktu, mekan okula uzaktı. Neyse ki dolabımda yedek kıyafet bulunduruyordum. Şu anki tek hedefim yorgunluktan bayılmadan günü tamamlayabilmekti. Kahveler beni dinç tutuyordu. Alkol kullanan biri olsaydım bir bardak viski de bunu hayli hayli yapabilirdi ama söylemiştim. Ben sıkıcı bir kızdım.

Yarım saatlik bir otobüs işkencesinden sonra mekana girip üzerimi değiştirdim. Daniel bugün de gelmeyecekti. Nezle olmuştu ve eğer gelip beni de hasta etseydi onu otuz bir yerinden bıçaklayıp Han nehrine atardım. Gerçi barista olarak çalışmak da bundan farksızdı. Bilincini kaybeden birçok liseli ya sarkıyor ya da üstünüze kusuyordu. Maaşı iyi olmasaydı belki de çoktan işi bırakabilirdim. Ama ailemle bağı keseli çok oluyordu ve bir şekilde hayatta kalmam gerekiyordu. Bazen yoruluyordum. İşten değil. Genel anlamda hayatımdan. Bu kadar zorlamaya gerek yokmuş gibi geliyordu. Neye yetişmeye çalışıyordum ki? Hedefim neydi? Neden bu meslekti mesela? Beni kan tutardı bir kere. Ama tüm tercihlerime tıp yazmıştım bir anlık hırsla. Birini iyileştirebilir miydim? Ben daha çiçek yetiştiremiyordum. Kendi yaralarıma kör sağır kesiliyor, üç adımda nefes nefese kalıyordum. Bu hayat benim için fazla hızlıydı. Kuyruğundan tutup peşinde sürükleniyor, sürekli yalpalıyordum. Geç kalıyordum, geride kalıyordum. Azar işitiyordum ama aynı yüzsüzlükle ertesi gün tekrar dikiliyordum karşısına. Belki de haklıydılar. Benim bu dünyada yerim yoktu belki de dedikleri gibi. Ama herkesi dinlersem nasıl yaşardı zihnimdeki?

HeartbreakerDonde viven las historias. Descúbrelo ahora