" Abdülvehhab'ın kızıydı. Sare şehit edildiğinde onlar daha bir aylık evlilerdi."

Olayı daha da açıklığa kavuşturduğun da Abdülvehhab amcanın da Ferida teyzenin de beni kızları gibi sevmelerini, gözlerin deki hüzne açıklık getirebilmiştim.

Bu topraklar acıyla kavrulmaya mahkum bırakılmıştı. Burada yaşayanlar mutluluğu, sevgileri,hayalleri yarım bırakılmış insanlardı.

"Birbirlerini çok seviyorlardı. Değil mi?"

Durgun bir sesle " Evet ."dedi.
Durgun olduğu kadar düşünceliydi.
Diğer mezarların sahiplerini de merak etsem bile sormak için kendim de o cesareti bulamadım. Soyadları Ansarhan olduğuna göre ailesinden ya da akrabalarından birileri olmalıydılar. Birkaç dakika boyunca bize doğru gelen atı izledim.

"Bitişik olan mezarlar annem ve babamın, diğeri ise kız kardeşimin."

Başımı kaldırıp tıpkı gözleri gibi girdaplarla kaplı çehresine baktım. Söyledikleriyle gözlerinde keskin bir sızı hissettim ve acıyla kirpiklerimi kırpıştırdım. Bakışlarımı daha fazla yüzünde tutmazken başımı atın olduğu yöne çevirdim. Mezar taşında yazılan tarihlere göre annesi de babası da  aynı gün vefat etmişlerdi. Ve vefat ettiklerinde Zeyd daha küçücük bir çoçukmuş. Acı bir coğrafyanın içinde annesiz babasız büyümek .Gözlerinde ki karanlığın sebebi bu muydu?Peki kız kardeşi?

Göz yaşımı silerek usulca ayağa kalktım. Sözlerine karşılık ne söyleyeceğimi bilememek canımı yakıyordu. Hissetmek onu anlamak söyleyeceğim sözlerden daha anlamlı olsa da onu bilemeyecekti.
Yanımda hareketlendiğini hissettiğim de  Zeyd'in karşıma geçmesiyle ne yapacağımı bilmez halde ata bakıyordum. En son gözyaşımı silmiştim yani ağladığımı göremezdi. Fakat hafiften yaşlı gözlerim beni ele verebilirdi. Bakışlarım çehresini buldu. Yoğun bakışları altında utanırken beni etkisiz hale getiren ses tonuyla konuştu.

"Neden ağladın?"

Neden olduğunu bilmemesi imkansızdı. Üstelik bana bilirmiş gibi bakarken.

"Tüm bu acılara nasıl dayandın?"

Bakışlarında ki yoğunluk çoğaldı. Dudaklarını buruk bir tebessümle aradı fakat hiçbir söylemedi. Geniş bir adım atıp heybetli bedeniyle aramızda esen rüzgarın yönünü başka tarafa çevirmişti. Güçlü kollarıyla bedenimi sarmalayıp başımı göğsüne yasladığın da hüzünle ağırlaşan kalbim kafesinde çırpındı. Yutkunup kızaran yanaklarıma rağmen sarılmasına karşılık verdim. Kendine özgü kokusu beni tesiri altına alırken huzurla gözlerimi kapadım. Fakat bu huzur hüzünle kaplıydı.

"Rabbim kullarına dayanamayacağı acılar vermez."

Yok ve yumuşak sesine karşılık tebessüm ettim. Bana ne için sarıldığını sorgulamadım. Sahiplenirmiş gibi sarılmasından memnundum. Hangi kadın sevdiği adamın ona sarılmasını memnuniyetle karşılamazdı ki? Gidecek biri için çok fazla duygular besliyordum. Tüm bunlara bir önce son vermelisin Nur.

Bedenini usulca geri çektiğinde tebessüm ederek ona baktım.

"Sanırım Hamra ile kısa bir yolculuk yapmaya hazırsın."

FİZÂNİTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon