v• liqour eyes at midnight

367 37 89
                                    









➶-͙˚ ༘✶

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


➶-͙˚ ༘✶

Begging for you to take my hand
Wreck my plans










"Lanet olası 25 yıldır yaşadığım her gün senin yüzünden zehroluyor zaten! Belki 1 ay boyunca dünyanın öbür ucunda kafa dinlemek istemişimdir ha?"

"Arabanın New York'taki bir sokakta şehir ışıklandırmasına çarpmış fotoğrafı medyaya düştüğünde de mi kafanı dinliyordun aptal herif?!" Max, tam yatmaya hazırlanırken hayatını mahvetmesine rağmen sahip olduğu her şeyi ona borçlu olduğunu bildiği adamın aramasıyla tekrar uyuduğu o mükemmel 'amerika rüyasından' uyanmıştı. Yaptığı saçmalıklar için çekeceği cezanın fragmanını telefonu kulağına dayamış boş gözlerle duvara bakarak dinliyordu.

Telefonun ucundaki adam gittikçe sinirleniyor sinirlendikçe ağzından çıkan sözcükler öldürmek için tetiğe basan birinin tabancasından çıkan mermiler gibi genç adamın göğsünün her bir yanını deliyor, nefes almasını zorlaştırıyordu.

Telefonu kapattığında sinirlerine hakim olamayıp elindeki telefonu son hız karşısındaki boş duvara atıp nasıl milyonlarca parçaya ayrıldığını seyretti. Bir şeyleri parçalamanın onu yatıştıramadığını anlayınca odanın ortasındaki yatağa yaslanıp yere uzandı ve o an elinden gelen tek şeyi yaptı: Ağlamak...

_______

Genç kız koridorun karşısındaki odadan gelen kırılma sesini duyduğunda telaşla irkildi. Hızlıca üstüne geceliğini geçirip ona kendisiyle Avrupya'ya gelmesini teklif eden adamın kaldığı odaya doğru koştu. O teklifi yaklaşık 20 dakika önce şu anda hızlı adımlarıyla geçtiği koridorda yapmıştı ama Madison ona net bir cevap vermemişti çünkü ona göre bu öyle bir anda verilecek bir karar değildi. Ayrıca onun ne kadar iyi birisi olduğunu düşünüyor olsa da daha bir aydır tanıdığı birinin peşinden gidecek değildi. En azından şimdilik öyle düşünüyordu...

Madison, telaşla odanın kapısını birkaç kez çaldıktan sonra temkinli bir şekilde içeri girdi fakat gördüğü manzarayla nefesini tuttu. Yerde binlerce parçaya ayrılmış telefon ve beyaz vazonun kalıntıları duruyordu. Yatağın yanında yerde yatan Max ise bazı vazo parçalarının üzerine öylece uzanmıştı.

"Aman Tanrım, Maxie!" Fısıldayarak yerde yatan adamın yanına oturdu ve yakınlardaki vazo parçalarını temizlemeye başladı. Max'in kafasını kaldırıp ona tepki verdiğini gördüğündeyse tuttuğu nefesini geri verdi. "Beni korkuttun..."

Madison, genç adamın başını dizlerine yaslayıp sakinleşmesini bekledi. Camdan giren ay ışığı ile aydınlanan odada Max, karşısındaki kadının bakmaya doyamadığı gecenin köründe bile parlayan gözlerine bakmaya devam etti. Zor bir dönemden geçiyordu ve onu hiçbir şey yapmadan bile rahatlatabilen tek kişi şu anda dibindeydi ama ona bunu söyleyecek cesareti belki de hiçbir zaman bulamayacağından korkuyordu.

reputation//verstappenWhere stories live. Discover now