Kıyafetleri giyindikten sonra her zaman sürdüğüm nemlendiriciyi sürdükten sonra Hyunjini beklemeye başlamıştım.

Geldiğine dair mesaj attığında ben de annemle babamı evde başbaşa bırakıp evden çıkmıştım. Arabanın içine bindiğimde de birbirmzir selam vermiştik. Kemerimi bağlamamdan sonra sürmeye başlamıştı. Gözümün ucuyla onu süzdüğümde onun da siyah boğazlı giydiğini görmüştüm. Ama o rahat insanı olduğundan dolayı siyah jogger pantalon ile kolayca kombinlemişti büyük ihtimalle. Onun da kabanı siyahtı.

En sonunda vardığımızda lüks bi deniz kenarı restoranındaydık. İçeri girdiğimizde hafif aydınlatmalı olan ve havasının çok güzel olduğu iç düzeni incelerken bir yandan rezerve edilen masaya doğru gidiyorduk. Tam cam kenarıydı. Deniz kenarını göremiyorduk çünkü geniş ve uzun üstü açık bir balkon vardı.

Masaya oturduğumuzda da kabanlarımızı almışlardı.

"Aç mısın"

"Sayılır"

"Hafif söyleyelim o zaman" dediğinde başımı sallamıştım.

"Çok güzel olmuşsun" dediğinde istemsiz ağzım kulaklarıma varmıştı.

"Teşekkür ederim sen de çok şıksın"

"Teşekkür ederim. Yemeği yedikten sonra balkona çıkalım diyorum. Güzel duruyor"

"Evet benim de dikkatimi çekti. Çıkalım"

Menüler gelmişti, yemekleri sipariş etmiştik. Yemekleri yerken bi çok konu konuşup birbirimizi tanımaya biraz daha özen göstermiştik. Yemekler bittiğinde yavaşça içeceklerimizi yudumluyorduk. Ben kırmızı içerken o beyaz tercih etmişti.

"Jeongin"

"Hm"

"Kendini nasıl hissediyorsun yanımda" demesi beni biraz düşündürmüştü.

"Rahatım, beni çok rahatlatıyorsun. Ama bir yandan sana yanlış yapmamak için temkinliyim. Seni üzmek asla istediğim bir şey değil. Bazen hızlı atan kalbimden dolayı elim ayağıma dolaşacak diye korkuyorum. Ama sonrasında karşımda senin olduğunu, beni yargılamayacağını hatırlıyorum. Kokunla baş etmeye çalışıyorum sarhoş olmamak için." dememin ardından nefesini vermişti. Stresliydi sanırım, sorduğu soru için.

"Peki sen. Sen nasıl hissediyorsun" dememin ardından ayağa kalkıp yanıma adımlamıştı. Hafifçe eğilip elini uzattığında mekanda çalan romantik müzik için dansa davet ettiğini anlamıştım.

Elimi uzattığımda biraz ortaya doğru geçmiştik. Onun eli belimde, benim elim  omzunun hafifçe yan tarafındaydı. Ritimli bir şekilde bir sağa bir sola gittiğinde ben de ona ayak uydurmustum. Yavaştı ama pratikti. Sonrasında yüzünü biraz yaklaştırıp konuşmaya başlamıştı.

"Senden etkileniyorum. Tek dokunuşunda bile. Bacaklarımız birbirine değdiğinde o gün kabusum olurdun içimdeki kıpırtıdan dolayı. Ama şimdi anlıyorum ki sen kabusum değil en güzel rüyamsın. Sana dokunurken ellerim titriyor, içim titriyor. Seni dokunulmaz kılan her detayına aşığım Jeongin. Ben dünyanın en şanslı adamıyım."

Her kelimesi tüylerimi diken diken yaparken bir yandan birbirimize değen vücutlarımız alev almış gibiydi. Elimi tuttuğu elini biraz daha sıktırdığında gerçekten etkilenmiştim.

Karşılık vermemiştim sözlerine. Ne diyebilirdim ki. Orda dans etmiştik dakikalarca. Elimi yavaşça sırtına doğru götürüp biraz daha yaklaşmıştım. O da belimdeki elini ortalamıştı. Tek beden gibiydik. Dansımız yavaştı, ama tutkulu. Müzik bittiğinde de tekrar yerimize oturmuştuk. Saat çoktan on biri geçmişti. Biraz daha laflaştıktan sonra dışarıda kar yağışı başlamıştı. Hyunjin kabanlarımızı istemişti ve balkona çıkmıştık.

Tahtalı zemin kardan dolayi hafif ıslanmış bi şekilde kahverengiye dönmüştü. Balkonun en ucuna geldiğimizde kollarımı cam korkuluğa dayamıştım. Hyunjin de elleri cebinde duruyordu yan tarafımda.  Denizi izliyorduk. Bir yandan da kar yağışını. Dikleştiğimde o da bu anı bekliyormuş gibi arkamdan kollarını belimde bağlayıp başını omzuma koymuştu. Ben ellerimi onun ellerine götürüp teması sağlarken başımı da geriye yaslamıştım. Sessizdik yine. Gözlerimi kapatmıştım anın hiç bitmesini istemeyerek. Huzurluydum.

Hyunjin telefonunu açıp saate baktığında çok az kalmıştı yeni yıla. Kollarını çözüp beni karşısına aldığında ellerimiz hâlâ birbirindeydi. Tek elini yüzüme götürerek yüzümdeki kar tanelerini itelerken yine elini yanağıma koymuştu. O yavaşca okşarken içeriden geriye sayma sesleri gelmeye başlamıştı.

"Ben sana aşığım Jeongin"

"Ben de sana aşığım Hyunjin" dememin ardından havai fişekler patlamıştı yan tarafımda. Yeni yıla girmiştik.

Hyunjin bana uzandğında ben de aynı anda uzanıp birlestirmiştim dudaklarımızı. Diğer elini de yanağıma atarken ben boşta kalan ellerimi önü açık olan kabanın içindeki bele dolamıştım. Yavaş değildi, hızlı da değildi. Özel ve özlem giderici bi öpücüktü. Nefeslerimiz bitip ayrıldığımızda başını başıma yaslayıp konuşmuştu.

"Şu nemlendiriciyi gördüğüm günden beri bunu hayal ediyordum" kıkırdamıştım. Başımı yana eğdiğimde tekrar birleştirmişti dudaklarımızı. Bu sefer ellerimi boynuna atmıştım. O da hafifçe belimi sıktırıyordu. Tekrar ayrıldığımızda bu sefer biraz geriye çekilip ellerimi tutmuştu.

"Sana hediyem var desem" dediğinde gerçekten çok şaşırmıştım. Elimi ağzıma götürürken o kabanının iç cebinden bi kutu çıkarmıştı. Açtığındaysa gerçekten hayatımda gördüğüm en güzel kolye olduğuna karar vermiştim. Çok güzel zarif ama gösterişli yıldızlı bir kolyeydi.

"Sen benim yıldızımsın derken ciddiydim" derken kutusundan çıkarıp kutuyu yan tarafımızdaki masaya koyduktan sonra arkama geçip takmıştı.

"Hyunjin çok teşekkür ederim" diyip boynuna sarıldığımda o da karşılık vermişti.

"Senden değerli değil"

"Ben de almıştım sana hediye ama yarın verecektim." derken geriye çekilip ellerini tutmuştum.

"Bunu tekrar buluşma bahanesi olarak mı kabul etmeliyim" dediğinde kıkırdamıştım.

"Jeongin, içtiğim bir kadeh mi beni sarhoş etti yoksa güzelliğin mi emin değilim. Karbeyaz gibisin." demesi utandırmıştı beni.

"Sen kendini benim gözümden görsen emin ol senin daha güzel olduğuna ikna olurdun. Kusursuzsun" dememin ardından minikçe sırıtmıştı. Uzanıp art arda bir iki kez gülüşünden öpmüştüm onu.

Orda güzelce vakit geçirdikten sonra Chrisin ayarladığı bi mekana geçmiştik. Gecenin devamında sekizimiz eğlenecektik.

Kendi arkadaşlarımın sırayla yeni yılını kutladıktan sonra diğerlerini de kutlayıp yerime geçmiştim. Pub gibi bir yer olduğundan çok gürültülüydü. Baya bi içip eğlenmiştik. Sabaha karşı dört gibi oradan çıktığımızda çoğumuz sarhoştu zaten. Changbin ve Felix bir yerlerde tekrardan öpüşmeye başlarken Chris bugünlük onda kalmamızı teklif etmişti. Kimse sıkıntı çıkarmayınca sarhoş olmayan Chris ve Hyunjin bizi arabalarıyla götürmüşlerdi. Eve girer girmez yataklı ilk odaya gidip Hyunjinin göğsünde uyuyakalmıştım.


Bazen cringe hissediyorum ama sonra diyorum ki of allahim ya of of of ask neden bu kadar krocasin sonra keep going yazmaya devam ediyorum

üç kılıç | hyuninWhere stories live. Discover now