1 | Bir Günah Gibi

56 3 1
                                    

❛❛ Aşk ve nefret kör değillerdir;
ama kendileriyle birlikte taşıdıkları
ateş yüzünden kör olmuşlardır. ❜❜
-Friedrich Nietzsche

𓃠

Annem acı insanı iyileştirir derdi. Acıdan öleni duymuştum da, acıyla iyileşeni daha önce hiç duymamıştım. İnsanlar acıları sayesinde değişebilir miydi? Acılar insanları gerçekten de iyileştirebilir miydi?

Peki yaralar geçer miydi?

Mesela ben, geçmez sözüne katılmam. Yaralar geçer. Kabuk bağlar. Belki de izi bile geçer. Ama hatıralar geçmez. Geçmeyen şey yaralar değil, hatıralardır. Hatıra olması için illa bir iz olması gerekmez. Oraya baktığında gelir aklına. Yaralar geçse de, o yaranın yerine baktığında gözünde canlanır hatıraların.

Her yara, bir hatıradır.

Her hatıra, bir izdir.

Eğer hatıralarını unutursan ölürsün.

Çünkü eğer hatıraların olmazsa ne geçmişin, ne de yaşamış olduğun bir hayatın olmuş olur.

Unutma. Unutursan, ölürsün.

Üzerimde vücudumu tamamen saran siyah bir elbise vardı. Ayaklarımdaki siyah stilettolarımla rahatsız hissetsem de, bu gece bunu giymenin tam zamanıydı. Morfin yazan neon tabelada gezindi gözlerim. Yeşil ve kırmızı ışıklar yanıp sönüyordu. Derin bir nefes alıp içeriye geçtim. Topuklularımın adım sesi yüksek müziğe rağmen duyuluyordu. Ya da yalnızca ben duyuyordum. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde eğlenen, dans eden insanlardan başka bir şey görememiştim. Bar taburelerinden birine geçtiğimde barmenin koyu yeşil gözleri bana döndü. "Su." diye mırıldandım. Böyle bir gece de burada alkol alamazdım. Eğer alkol alırsam Kıraç canıma okurdu.

Ya da almalıydım.

"Vaz geçtim, kafana göre ver bir şeyler."

O sırada kulağımdaki cihazdan Kıraç'ın sesini duydum. "Sakın sarhoş olayım deme." Alayla güldüm. Barmen önüme değişik renkli bir içecek koyunca pipeti dudaklarımın arasına aldım ve içecekten bir yudum aldım. Aldığım yudumla yüzümü buruşturdum.

Anlaşılan istesem de sarhoş olamayacaktım.

Etraftaki yoğun alkol ve sigara kokusundan rahatsız hissedip, oturduğum tabureden kalktım. İçeceği de orada bırakıp çıkışa doğru adımladım. Kıraç tekrar konuşmaya başladı.

"Sivil polis varmış, onu bir şekilde bul ve oyala."

Kaşlarım çatıldı. Kimin polis olduğunu nasıl anlayacaktım ki? Zor yürüdüğüm topuklularımla mekandan çıktım. Loş sokağa çıktığımda, sırtımı mekanın camına yaslayıp olduğum yerde dikildim. Saçlarımı okşayan soğuk rüzgar, bir yandan da açıkta kalan omuzlarımda geziniyordu. Soğuktan irkilmemi umursamayarak öylece dikilmeye devam ettim. Bir nevi kendimi sorguladım.

İnsan kötü olmayı kendisi mi seçerdi? Onu diğer insanlar kötü yapamaz mıydı? Ya da onu kötüleştiren şey geçmişi olamaz mıydı?

İnsanı bu hayatta kötüleştiren şey bazen de mecburiyetler olurdu. Bulaşmak dahi istemediğin pisliklerin içine düşebilirdin. Sevdiğin kişi için pisliklere katlanabilirdin. Çünkü günün sonunda kendini iyi hissettiğin insanın yanında bulurdun. Gözlerin ilk kez üzüntüden değil, hissettiğin mutluluktan dolardı.

Veda Kokan İzmaritlerWhere stories live. Discover now