Ölü ruhu düşüncelerinden ayıran şey komiserin konuşması oldu. "Buradan değil dört sokak aşağıdan gitmen gerekiyordu. Seninle gelmeyi isterdim ama hemen merkeze dönmem gerekiyor. Orada görüşürüz."

Yüzündeki gülümseme, mimiklerindeki ve ses tonundaki samimiyet Seungmin'in kısa bir şaşkınlık dalgası tarafından esir alınmasına neden oldu. Bu adamla tanıştığından beri böyle içten gülümsediğini ilk kez görüyordu. Katı ve suratsız biri olduğunu düşünmüştü hep. Belki de sadece bana karşı öyledir.

"Görüşürüz komiserim." Minho da aynı tatlı gülümsemeyle cevap verdikten sonra Bang Chan koşturdukları için uzakta kalan arabasına doğru yürürken kamera kayıtlarını incelemeye başlamasını söylemek için Changbin'i aradı.

Üç gündür alıştığı üzere Seungmin de onu takip ediyordu tabiki.

"Burada ve burada kameralara yakalanmış ama maske yüzünden sadece gözleri görünüyor." Saatler sonra Chan'ın geçici olarak kaldığı evine döndüklerinde günün kritiğini yapmıştı Seungmin. Gözleri bininci kez incelediği resimde tekrar tekrar gezinirken hiç dikkat etmediği bir noktada fark ettiği detay aklında adeta bir şimşeğin çakmasına neden oldu.

"Ayakkabılarında çamur var."

"Çünkü daha yeni yağmur yağmıştı, koşarken su birikintilerine bastık. Benimkinde de var." Onu hiç dikkate almayan Chan telefonuna bakarak açıklama yaparken göz devirdi küçük olan.

"Konuştuğun o polisin ayakkabıları da çamurluydu." Karşısındaki adamın düz tavırlarına rağmen heyecanını yitirmemeye çalışarak konuştuktan sonra önündeki bilgisayardan baktığı fotoğrafı biraz daha büyüttü. "Hatta ayakkabıları da aynı."

Sonunda bakışlarını telefonundan ayırabildiğinde alaycı bir şekilde güldü komiser. "Ne yani, kovaladığımız kişinin Minho olduğunu mu söylüyorsun?" Yüzüne takındığı ifade aşağılarmış gibi bir hâl aldığında Seungmin bir anlığına öne sürdüğü fikirden utandı.

"Aynı ayakkabıyı gittiğin her mağazada bulabilirsin ayrıca senin de dediğin gibi, Minho bir polis."

Arkasına yaslanırken içini huzursuz eden bu konu hakkındaki tartışmayı sürdürmekten geri durmadı ölü ruh. "Ama kıyafetleri de benziyor. İkisi de siyah dar kot giymiş."

"Sen de siyah dar kot giyiyorsun Seungmin. Bu birini suçlamak için yeterli bir kanıt değil."

Seungmin öldürüldüğü günden beri üzerinde olan kıyafetlere bir bakış attıktan sonra fikrinin kısa sürede çürütülmesiyle Chan'ın haklı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Bir süre daha konuşmadı, fotoğrafları inceledi, yaşadığı hayatı ve orada ne yaptığını sorguladı ardından da aynı odada olmalarına rağmen kendisiyle zerre kadar ilgilenmeyen komiseri izledi. Yakışıklı olduğunu düşündü bir kez daha.

"Minho ile aranızda bir şey mi var?"

Aniden gelen soruyu beklemeyen Bang Chan yudumladığı kahveyi önündeki masaya bıraktı, lafı dolandırmadan "Yok." dedi net bir şekilde.

Anladığını belirtircesine başını salladı Seungmin. "Peki bizim daha önce tanışmış olma ihtimalimiz var mı?"

Buna da "Sanmıyorum." diye cevap veren komiser içinde bulundukları durumdan sıkılmış gibi hissediyordu bu yüzden odasına gitmek üzere hareketlenecekti ki Seungmin'in birden kısık bir şekilde inlediğini duydu. Bakışlarını ona çevirdiğinde başını ellerinin arasına almış, gözlerini sıkıca yummuş bir vaziyette olduğunu fark etti. "Ne oldu?"

"Bu hiç adil değil... İstemiyorum. Ayrılmak istemiyorum."

Bulanık bir görüntü, kim olduğunu anlayamadığı ama ağladığından emin olduğu bir adam, çaresiz ses tonu... Bir anda gözlerinin önünde beliren şeyler Seungmin'in başına tarifsiz bir ağrının sızmasına neden olmuş, küçük bir damla yaşın sağ gözünden süzülmesini sağlamıştı.

Born To Die || ChanMinWhere stories live. Discover now