"Günün nasıl geçti?" diye sordu Martin Jones kendinden emin duruşuyla yemek masasında yerleştikten sonra. Jonathan düz bakışlarını babasına çevirdi. O sırada görevliler hızlıca yemek servisi yapmaya başlamışlardı.

"İyiydi. Şirketteydim tüm gün."

"Öyle mi?" diye sordu Martin Jones bir eline çatalını bir eline bıçağını alırken. "Öğleden sonra bir ara ayrılmışsın şirketten."

Jonathan'ın kalbi içini parçalayıp dışarı çıkacak kadar hızlı atmaya başladı fakat genç adam babasına bir şey çaktırmamayı başararak düz ifadesini korudu.

"Evet," derken öylesine bir şey diyormuş gibi yemeğine uzandı ve çatalını sakince ağzına götürdü. "Emily ve James ile kahve içmeye çıktık. İki gün sonra Emily'nin doğum günü partisi var, Paris'te kutlamayı düşünüyoruz."

"Ah demek Paris'e gideceksiniz kutlama için!" dedi adam büyük bir coşkuyla. James ve Emily'nin babaları da aynı kendisi gibi birer canavarlardı ve ortak iş yapıyorlardı. Jonathan babası yüzünden onlarla küçüklükten beri arkadaştı ve hayatında tanıdığı en şımarık insanlardan ikisiydi Emily ve James. Jonathan onlardan da onların arkadaşı olmaktan da hep nefret etmişti fakat babasından korktuğu için hiçbir zaman sesini çıkarmamıştı.

"Evet." diye koca bir yalan söyledi. "Paris'e gideceğiz kutlama için."

Gerçi tam olarak yalan sayılmazdı. Gerçekten de onlarla Paris'e gidecekti fakat kutlama için değil. Öylesine şımarık ve kalpsiz bir kızın doğum günü kutlaması için kalkıp ülke değiştirecek değildi. Jonathan kaçmayı düşünüyordu. Babasının kendisini bulamayacağı bir yere. Özellikle de kendisine ihanet ettiğini öğrendikten sonra.

Daha önce de bahsettiği gibi Jonathan hayatı boyunca korkak bir insan olarak yaşamını sürdürmüştü. Korkaklığı ise sadece babasına karşıydı. Babasından başka dünyada var olan hiçbir şeyden korkmazdı. Fakat babasının nasıl bir canavar olduğuyla yüzleşmek babasının karşısında cesur olmasını engelliyordu.

Bu yüzden hayatı boyunca hep babasının arkasından adım atmıştı. Bu yolda asla yanında veya önünde yürümez, babasının sinirleneceği hiçbir hareket yapmazdı.

Üstelik bu yüzden kurtarmaya yemin ettiği küçük bir kıza verdiği sözü tutamamışti. Ne küçük kızı kurtarabilmişti ne de kendini. Roselyn'in de dediği gibi kendisine iki defa söz verip ikisini de korkaklığından tutamamıştı ve bu onlarca cana kıyılmasına neden olmuştu. Jonathan biliyordu ki kendi elleri de en az canavar olarak gördüğü babası kadar kanlıydı.

"Harika." dediğini duydu babasının. Emily'nin doğum günü partisi hakkında kendince yorumlar yapıyordu. Genç adam kafasını yemeğinden kaldırıp babasının hemen arka çaprazında duran korumaya baktı. Babasının en güvendiği en yakın adamlarından biriydi. Aynı zamanda aslında o kadar da fazla güvenmemesi gereken o kişi.

Korumanın anlattığına göre kendisi evlerine çok uzun seneler önce başka birinin adamı olarak casusluk yapmaya girmişti. O zamandan beri evlerindeydi. Jonathan bunu birkaç sene önce öğrenmişti ve o zamandan beri bu iki insan birbirinin en yakın arkadaşı, sırdaşı olmuştu.

Ve tam da bugün ilerde yaşanacak o büyük zaferin ilk adımını beraber atmışlardı.

Jonathan babasını bitirecek o görkemli yola sonunda girmişti. Senelerdir en yakın arkadaşı olan insan aracılığıyla Smeraldo'yla buluşmuş, tanışmış ve onunla bir anlaşma yapmıştı. Babasının tüm pis işlerini ortaya çıkarak bilgileri ona vermesi karşılığında kendisini ve en yakın arkadaşını buradan kaçıracak ve babası pis işleri yüzünden yargılanıp ölene kadar onları koruyacaktı.

NapervaWhere stories live. Discover now