Bartu abi ise tüm suratımı abluka altına almış göz yaşlarımın çeneme süzülüşünü izliyordu. Sanki bu durum ona acı veriyormuş gibi gözlerini kapatıp yüzünü havaya kaldırdıktan sonra derin bir nefes alıp bana döndü ve hafif kafasını salladıktan sonra sesini sakin tutmaya çalışıp

"Arabaya bin."diye konuştu. Onları tek bırakmak istemiyordum bu yüzden hemen

"Tamam sende gel beraber binelim."diye mırıldandım.

"ElİZA NE SAÇMALIYORSUN!"diye bağıran Bora'ya döndüm. Şu an harelerini bana dikmiş öfkeyle bakıyordu. Olayın uzamaması için Bartu abiyle gitmem gerekiyordu ama bunu anlamayacak kadar sinirliydi.

"Bağırma lan Eliza'ya.!!"diye tam atak yapıyordu ki Bartu abiyi tuttum. Bora'ya dönüp

"Gitsem daha iyi olur üzgünüm."diye korkuyla mırıldandım. Ne yapmam gerektiğini artık bende bilmiyordum. Bora'yla kalmayı seçsem kavga çıkacaktı. Bartu abiyle gitmeyi de tercih etsem yine kavga çıkıcaktı ama şuan bana mantıklı olan seçenek Bartu abiyle gitmek gibi geliyordu. Hiç değilse aileme söylememesi için ikna edebilirdim.

"Ne gitmesi Eliza. Bu adamla bir yere gidemezsin gel yanıma."diyip atılıyordu ki Bartu abinin beni kolumdan çekip arkasına alması bir oldu. Afallamış bir şekilde Bartu abinin kasılmış sırt kaslarına bakarken keskin sesini duydum.

"Eliza benimle gelecek. Ha eğer biraz daha boş yapmaya devam edersen o dilini sikerim."diye dişlerinin arasından tısladı. Bora tekrar bir atağa geçiyorken Sanem'in sesi gerilen ortama adeta yıldırım gibi düştü.

"Abi yeter."diye bağırdı ve beni göstererek
"Görmüyor musun kızın halini?"diye bağırdı. Bora anında bana dönüp baktığında aklı başına yeni dank etmiş gibiydi. Ben ise gözlerim dolu bir şekilde Sanem'e minnetle bakıyordum.

"Bırak gitsinler."diyip abisinin koluna yapıştı. Bora bir süre daha bana bakıp Sanem'e döndü ve sinirli bir soluk alıp ağzının içinde bir şeyler mırıldandıktan sonra siyah motoruna doğru ilerledi. Hızla kaskını kafasına geçirip eldivenlerini de taktıktan sonra motoru çalıştırıp büyük bir gürültüyle hızla sürmeye başladı ve gözden kayboldu. Biz ise hâla arkasından bakıyorduk.

Koluma dokunan bir elle kendime geldim ve gözlerimi yoldan çekip elin sahibine çevirdim.

"İyi misin?"diye sordu Sanem. Sadece kafamı sallamakla yetindim. Ardından ise

"Teşekkür ederim."diye mırıldandım. Son bir haftadır başıma gelmeyen kalmamıştı resmen. Sanem bana hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. Varlığını unuttuğum Bartu abi konuştuğunda bakışlarımız ona döndü.

"Hadi bin artık şu arabaya."diye konuştu. Hâla çok sinirliydi. Hafif kafa salladım ve Sanem'e dönüp "görüşürüz."diye mırıldandım. Oda aynı şekilde karşılık verdikten sonra Bartu abiyle beraber beyaz BMW'ye doğru ilerledik. Kapıyı açıp içeri oturduktan sonra stresten tırnaklarımı kemiriyordum. Bartu abide arabanın kapısını açıp oturduktan sonra bana döndü ve bir anda elini bana doğru uzatıp elimi dudaklarımdan çekti.

"Şu tırnaklarını yemeyi bırakmalısın. Artık çocuk değilsin."diye konuştu. Hala sinirliydi fakat göstermemeye çalışır gibi bir vaziyeti vardı. Sadece kafa sallayıp ellerimi bacaklarımda birleştirdim.

"Emniyet kemerini tak."diye emir verdi. Bu kaçıncı emir verişiydi saymayı bıraktım artık. Sinirle soluyup

"Bana emir vermeyi kes artık."diye yola bakarak konuştum.

"Sana emir vermiyorum."

"Veriyorsun."

"Vermiyorum."

DÜŞKIRAN (Ara verildi)Where stories live. Discover now