''Onlara hiçbir şey yapmayacaksın Chanyeol. Kuralları unuttun mu?''  Sesi uyarıdan fazlasını içeriyordu. Onun da kızgın olduğunu ama hiçbir şey yapamadığını anlamış oldum böylece. 

Kurallar... Siktiğimin kuralları! Şu an Kim Jongdae denilen adamın saldırmayacağı tek zamandı, yazılı bir kural değildi ancak herkes cenaze törenine saygı duyar ve o süre içinde herhangi bir taşkınlık çıkarmazdı. Ancak birkaç masa önümde oturmuş, Baekhyun için ağıza alınmayacak şeyler söyleyen adamları söyledikleri her bir kelime için pişman etmek istiyordum. Kavga çıkaramayacak, silahımı çekemeyecek hatta söylenilenleri yutacak olsam bile karşı çıkmak istiyordum.

''Baekhyun onları duyabilir.'' 

''Şu an ölmüş babasından başka kimseyi düşünmediğine eminim. Hem annesini hem de babasını kaybetti, kimsesiz kaldı. '' Ben varım, demek istedim ancak varlığımın belli olamayacağı kadar yoktum onun yanında.  ''Yerine geri dön, burasıyla ben ilgilenirim.''

Dökülen suyu temizlemesi için birisine seslendiğinde yeni bir karton bardağa su doldurup hızlı adımlarla Baekhyun'un bulunduğu taziye odasına ilerledim. Bu kez ayakta, her an düşecekmiş gibi durmak yerine olduğu köşeye çökmüştü. Bacaklarını karnına çekmiş, elleriyle başının etrafını sarmıştı. Bayan Kim onunla konuşmaya ve onu oturduğu yerden kaldırmaya çalıştı ancak Baekhyun kıpırdamadı ve her ne söylerse söylesin ona bir cevap vermedi. Bir şey yapmamı istiyormuş gibi bakıyordu sahip olduğu tek akrabası olan Bayan Kim. Yanaklarına süzülen yaşları parmak uçlarıyla silerken yeğeninin yanından uzaklaştı ağır adımlarla ve Bay Hyunwoo'nun sağ tarafındaki yerini aldı. Ne yaparak onu kendisine getirmem gerektiğini bilmiyordum sanki öylece duruyor olsam da ona yakınlaşmaya çalışsam da Baekhyun adım adım benden uzaklaşıyor, zorlukla araladığı kabuğuna gömülüyordu. Karton bardağı önüne bıraktım, öncekiler gibi bunu da görmeyecekti biliyorum ancak hiç değilse arada bir su içmeliydi yoksa durumu daha da kötüleşebilirdi. Küçücük kalmış omuzlarına sardım ellerimi onu göğsüme çekerken etrafımızdaki gözleri bir anlığına düşünmemeye çalıştım. Titriyor ve yakınına gelmesem duyamayacağım bir sesle sayıklıyordu, korktum ona daha da sıkı sarılırken. Baekhyun ufacık bedeniyle kollarımın arasında kaybolmuştu adeta. İçimi parçalayan bir haykırış koptu boğazından, kendini tutuyor olduğunun farkında bile değildim o ana dek gözyaşları durmuyor, hıçkırıkları omzuma batıyordu. Yüzünün etrafına sardığı ellerini uzaklaştırıp biraz olsun hava almasını sağladığımda aslında bunu hiç yapmamış olmayı diledim.

Zavallı diyemezdim ona buna hakkım yoktu, acınasıydı, mahrum bırakılmış ve sonunda terk edilmiş yapayalnız kalmıştı. 

Soğuk rüzgar üzerimdeki ceketi çekiştirirken onu kucağımda tuttuğumu ve arabaya doğru koşarcasına yürüdüğümü fark edebilmiştim. Kar tanelerine karışan iri yağmur damlalarının ona dokunmaması için çabaladım, Baekhyun ise kızarmış parmaklarıyla sıkıca omuzlarıma tutunuyordu çaresizce. 

''Nereye gidiyorsun?''   Minhyuk'un sesini duyduğumda kesik kesik aldığım nefesin yeterli gelmediğini yeni fark edebilmiştim. Derin bir nefes aldım, ciğerlerim soğukla birlikte yanmıştı Baekhyun'un başını okşarcasına omzumun üzerine bastırdım bir kez daha. 

''Beni idare et, onu buradan götürüyorum.''

''Chanyeol!'' dedi, hata yaptığımı anlatan ses tonuyla. Onu duymazdan geldim ve kötü hava şartlarına rağmen kısa sürede ulaşabileceğim arabaya doğru yürümeye devam ettim.  Baekhyun'u buraya getirmemeliydim, en başından beri evde kalmasını sağlamalıydım bu her açıdan daha güvenliydi ancak tek bir kelime bile etmeden üzerine oturmayan, onu silik bir ruh gibi gösteren kıyafet parçalarını giymiş halde karşıma geçtiğinde ona kalmasını söyleyememiştim. Babasına son vedasıydı bu, elbette gelmek isteyecekti ancak her şeyi düşünmek zorunda olan ben buna karşı çıkabilirdim. İnsanların arasında olmaktan bile rahatsızken yüzlerce kişinin ona acıyarak baktığına şahit olmuştu bugün. On üç yaşından beri belki de ilk kez böyle bakışlara maruz kalıyordu bunu kaldırması bile güçtü. Ağlıyordu, sayıklaması durmuş olsa bile canımı acıtırcasına ağlıyordu. Arka koltuğa yatırdım daha da küçülmüş gibi duran soğuk ve zayıf bedenini. Üzerimdeki ceketi çıkarıp bacaklarına örttüm ve zaman kaybetmeden şoför koltuğuna geçtim. Onu eve geri götürmeyecektim, orada babasıyla milyonlarca anısı ve onunla ilgili geleceğe dayanan hayalleri vardı. Şu an onu eve geri götürmek hiçbir şeyi değiştirmez belki daha da hassaslaşmasını sağlardı. 

Love Killa / ChanBaekWhere stories live. Discover now